Hasan Kalyoncu Üniversitesi akademik yılı açılış töreni için Gaziantep'teyiz. Kürsüde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu var: "Sadece akıllı telefonlar değil, tehdit ve fırsatlar da değişiyor. Bu süreç, Türkiye için yeni fırsat ve tehditler sunuyor."
Doğrudur, zenginliğin Batı'dan Doğu'ya yılda 140 kilometre
süratle yol aldığı çağda Türkiye, bu fırsat ve tehditlerin
göbeğinde yer alıyor. Mikro milliyetçilik ile küreselleşmenin
yükseldiği zamanda Türkiye, "girişimci ve insani dış politika" ile
medeniyetler ittifakını yeşertiyor, sadece sert güçlerle değil,
Kızılay, AFAD, THY, TİKA, Yunus Emre Kültür Merkezleri gibi yumuşak
güçleriyle çalışıyor.
Dünyanın en fazla mülteci barındıran ülkesi Türkiye'nin nerede başı
dertte ulus varsa, onların yanında yer alması, küresel itibarını
yükseltiyor. Çavuşoğlu, dış politikadaki yeni tutumu şu cümleyle
özetliyor akademik açılıştakilere: "İnsanların sorunlarını yerinde
çözmez iseniz, o sorunlar gelir, sizi bulur."
Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin'e soruyorum; "bu 3.5
milyon mülteciden 500 bini bizde" diyor; "biz entegrasyon
projeleriyle 2 milyonluk nüfusumuza, mültecileri kapsayıcı politika
güdüyoruz." Kente ilave yükler? "Konut ihtiyacı, artan kiralar"
diyor Şahin; "suyumuz bitti, 130 km uzaktan su getirtiyoruz,
yollarımızdaki 40 bin araca, 10 bin ilave oldu. Ama bu sayede
metroluk kent olduk."
Üniversite, bir kentin entelektüel tarlası gibidir. Orada yetişen
değerler ile kendiniz, kentinizi var kılar, zenginleşir,
gelişirsiniz. Hasan Kalyoncu Üniversitesi'nin geçen yılki açılışına
da katılmıştım. Aradan geçen süre içinde gelişmeler baş
döndürücü... Rektör Prof. Dr. Tamer Yılmaz, "ar-ge anlayışıyla
eğitim veriyoruz" diyor; "öğrenci sayısını artırmak yerine kalite
üzerinden derinleşmeyi seçtik."
Mütevelli Heyeti Başkanı Cemal Kalyoncu, Güneydoğu'nun ilk vakıf
üniversitesi özelliğine, "ilk golf sahası olmayı" da eklediklerini
söylüyor.