Ajandama bakıyorum, 2 ay içinde 10'dan fazla etkinlik daveti almışım. Konferans, panel, sempozyum, çalıştay gibi… Hepsinin başlığı aynı: Endüstri 4.0… Nedir, bize faydası, ne kadar hazırız, bize gerekli mi? Baktığınızda yeni bir hayati konu var dünyada ve "Türkiye bu treni kaçırmasın" mesajları… Üniversitelere bakıyorum, herkes Endüstri 4.0 başlıklı rapor üretiyor. STK'lara da öyle… Sektör temsilcilerinden kamu yöneticilere dek herkesin dilinde aynı türkü: Endüstri 4.0. Tıpkı İnovasyon gibi… Tıpkı Toplam Kalite gibi… Tıpkı Sürdürülebilir Kalkınma gibi… 1990'lı yıllarda iş dünyasında toplam kalite tartışılıyordu. Kürenin her yerinde gelişmiş ülkeler, geliştirdikleri kalite adımlarıyla övünürken biz de bunu dilimize pelesenk ettik. Aramızdan birkaçımız söylem yerine eyleme geçti, Avrupa Kalite Ödülü'nü Türkiye'ye taşıdı. Lassa'nın efsanevi CEO'su Hazım Kantarcı ve izleyen yıllarda birkaç vizyoner dışında hepimiz, işin geyiğini ürettik, derken modası geçince unutuverdik. Sonrasında "sürdürülebilir kalkınma" dolandı dilimize… Öyle inanırmış gibi konuştuk ki sanırsın kalkınmakla kalmayıp bunu sürdürülebilir hale getirmede dünya lideri olmuşuz. Tabii ki yok öyle bir şey… Şirketlerin %80'i üçüncü kuşağa varmadan yok olan kültürde "sürdürülebilirdik" modasını da sürdüremedik. Unutuverdik.