Nobellerin dahi en az 3 kişi birlikte alınabildiği çağdayız.
Bunun temel sebebi, işbirliğinin dünden daha gerekli, işbölümünün
bugün daha elzem olmasıdır. Hükümetin son reform paketlerinde
kavramı yeşertmeye dair yığınca adım var. Ancak hayatımıza geçmesi
zaman alacak gibi görünüyor.
Anlatayım...
Sanayileşmiş toplumun 36 milyon farklı ürün ve hizmet ürettiği
günümüzde meslekler kodeksi de 14 bin işi tanımlıyor.
Oysa çok değil çeyrek asır önce 12 milyon mal ve 7 bin meslek söz
konusuydu.
Artan ürün ve hizmetlere paralel genişleyen iş tanımları, ortak
çalışmayı gerektirir hale geldi.
Tam da bu noktada "birlikte iş yapma" becerisi, önem kazanmaya
başladı.
Misal dış hizmet alımı, sizin için %80 hazır olan süreci, kendiniz
üretmek yerine, bunun ehli olan firma ile birlikte çalışmak
gibi...
İhracata yönelik üretimde, bir yandan kalite diğer yandan katma
değer arayışları, "her şeyi tek başıma yaparım" saplantısındakileri
saf dışı bırakmaya başladı.
Bir firma çıkıp "ben 7'den 77'ye bütün değer zincirine
hükmediyorum" diyemiyor.
Zira iş süreçleri karmaşık hal almış, gereken bilgi ve beceri
çeşitlenmiş durumda.
Türkiye'nin dinamizmini oluşturan Anadolu Kaplanları'nın en büyük
eksiği tam da bu noktada şekilleniyor. Genel tutum "azıcık aşım
kaygısız başım" olunca, az olsun benim olsun türü mülkiyet anlayışı
kemikleşiyor. Bu da içeride ve dışarıda birlikte çalışmanın
kültürel direncini oluşturuyor.
Ortaklık kültürünü benimseyen firmalarımızın başarısı göz
kamaştırıyor. Ancak ortağını dolandırma zihin yapısındaki kurnaz
KOBİ patronlarının da sistemde tutunamadığını görüyoruz.