Dünyayı kuzeyden güneye, doğudan batıya endazeye vurun, orta
yerinde Türkiye'yi bulursunuz. Bu, küresel güç merkezlerinin
Atlantik etrafından Pasifik havzasına doğru kaydığı sürecin de orta
yerine getiriyor bizi.
İstanbul, artan jeopolitik önemin taçlandığı kentimiz ve
Türkiye'nin en kalabalık şehri olmaktan fazlasını anlatıyor artık.
Zira finanstan ulaşıma, üretimden turizme dek yığınca yeni
zenginlik alanının kavuşum kavşağında...
Gezegende 1 milyon yerleşke var ve bunların 19 bini turizm varış
noktası...
Yeryüzünde 1000 yıldan yaşlı 100 kent, 100 yıldan eski 1000 kent
var ve İstanbul, kadim şehirler kulübünün saygın üyesi...
Bu hafta katıldığım 2 toplantıda, İstanbul'un yarınına dair yeni
bilgilerle donandım. THY Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı
İlker Aycı, bayrak taşıyıcı havayolumuzun gelecek planlarını
anlatırken filo merkezi İstanbul'un ülke ekonomisi ve küresel
rekabet gücümüze katkısından söz ediyordu.
Türkiye'nin üzerinden akıp giden trafiği yöneterek 21 milyon
transit yolcuya ulaştık.
Sektör darboğazdan geçerken Aycı'yı "ihtiyatlı iyimserliğe" sevk
eden unsurların başında; İstanbul faktörü ve yeni havalimanı
kozumuz var.
İGA'nın inşa ettiği yeni havalimanının ekonomik etki analizini
dinlerken, yakın gelecekte İstanbul'un küresel metropoller liginde
bir üst sıraya çıkacağını anlıyorsunuz. EDAM'ın hazırladığı analiz,
doğrudan ve dolaylı 225 bin ek istihdam sağlama dışında, hane halkı
gelirine 4.4 milyar $ katacak, milli geliri %4.9 artıracak.
Kanal İstanbul ile bir kez daha değişecek çehresi, küresel
oyuncuların yönetim merkezlerinin yeni lokasyonu, gezegenin fuar ve
kongre havzası, finansın ve lojistiğin kıtalar kavşağı haline koşan
bir İstanbul...
Bana göre İstanbul'u böylesi farklı boyutlarda ve geleceğe doğru
yeni vizyonlar üreterek düşünmeliyiz. Şimdi çıkıp, "efendim zaten
50 yıl sonrasının vizyonunu ürettik" diyeceklerdir.