İstanbul Sanayi Odası'nın İSO-500 araştırması, sanayie dair çok değerli veri sunuyor. Nereden geldiğimiz ve nereye doğru gittiğimize dair ölçü oluşturuyor. Görünen, sanayide konjonktürden de bağımsız yapısal sorun oluştuğu mevcut sistemle koşulacak alan kalmadığıdır. Sanayinin yatırım ihtiyacı ve finansmanın kalitesinden söz ediyoruz. Kârının üçte ikisi finansmana giden sanayi, elinde kalan ile nasıl yatırım yapsın, ar-ge'ye hangi kaynağı ayırsın, düşük katma değerden yüksek teknolojiye nasıl geçebilsin? Bu klasik "ucuz kredi talebi" ağlaşması değil. Bu, şimdiki ezberler, mevcut zihin yapısı, banka sistemi ve finansal araçlarla yatırım dostu iklim olmadığının ifadesi... İSO Başkanı Erdal Bahçıvan daha kaliteli finansman kaynaklarına işaret ediyor: "Bankalar da bu durumdan mutsuz, sanayicinin dişiyle tırnağıyla kazandığı paranın üçte ikisini finansmana verirse ekonominin çarkları nasıl döner?" Mevcut bankacılık sitemiyle yatırım ikliminin yeşermediği ortada... Amerikalı ünlü komedyen Bob Hope bankalara dair şu espriyi yapardı: "Bankalar, ihtiyacınız olmadığını kanıtladığınızda size borç veren kurumlardır." Hope'un bu şakasının aslında gerçeğin yansıması olduğunu, 2008'de finansman üzerinden tetiklenen küresel kriz sürecinde gördük.