Cumhurbaşkanı dün Türkiye İhracatçılar Meclisi TİM'i
Külliye'deki kabulünde, son derece hayati uyarı yaptı; "Zaten
milletin parasıyla çalıştığınız böyle bir dönemde eğer kalkıp da bu
ülkede yatırımcımızın önünü açmaz, onu daha da daraltır ve hemen
basit bir olayda geriye çağırma gibi bir anlayışın, mantığın
içerisine girerse kusura bakmasınlar, açık ve net söylüyorum, ben
bunu 'ihanet' diye değerlendiririm."
Burada sorun; bankacılık sektörünün yüksek kârını ve kredilerini
garantiye alırken ülkenin kalkınmasındaki rolünü ikinci plana
atmasında... Ülke %4'ler düzeyinde büyürken dahi %20 kâr edebilen
sektör, hele ki piyasanın olağanüstü şartlarında krediyi geri
çağırma yolunu seçmesi, ihanet boyutuna varabiliyor.
Örnek mi? Kriz dönemlerindeki tutumlarıyla bankalar, en küçük riski
dahi almadan derhal krediyi geri çağırarak binlerce işletmenin
fişini çekmiş, ekonomide ağır hasarların müsebbibi olmuştu.
Peki çözüm? Bankaların ülke kalkınmasına daha fazla omuz vermesine
dairdir ve bunun için yapılması gereken; mevcut sistemde köklü
değişikliğe gidilmesidir. Misal, kalkınma bankacılığı da sisteme
katılmalıdır.
Faizleri düşürmek, kredi imkânlarını genişletmek, Yenikapı ruhunun
gereğidir zaten... Bütün ezberlerin gözden geçirildiği bu süreçte
bankaların hâlâ eski ezberlerinde ısrarı, kabul edilemez.
Yarın İstanbul Sanayi Odası Başkanı Erdal Bahçıvan; İSO üyesi
600'den fazla yabancı sermaye temsilcileriyle Başbakan ve beş
bakanı bir araya getiriyor. Türkiye'ye güvenenler, Türkiye'de
üretenlerin hükümet ile buluşmasında eminim gündeme gelecek
konulardan biri de kalkınma bankacılığı olacaktır.