Ne 60'ların açlık tanımı ne de 90'ların vaat
yöntemi kaldı. Seçmene somut şeyler
söylemek gereğini CHP de kabul etti
ancak inandırıcılık boyutu hâlâ eksik. Hal böyle olunca,
kredi kartı borcunun %80'ini siliyorlar fakat alacağı silinen
bankanın bundan haberi yok.
Başka bir boyut, toplumun bir kesimine verilen vaadin
faturasının kime yükleneceğidir. Borç silmenin kamuya
maliyeti, kredi kartı olmayana da yüklenecekse,
bu haksızlık nasıl tevil edilir?
Ayrıca kredi kartı borcuna sadık olanların enayi yerine
konulması söz konusu. Benzer hatayı Demirel 1991
seçimlerinde yapmış, prim borçlarını silerek bir yandan bütçe
açığı yoluyla enflasyona 10 puan ilave getirmiş diğer
yanda borcuna sadık olanlaraşağılanmıştı.
Bu durum, devletin kurumsallığını zedeler ve "kullanan
öder" kuralını çiğner. Neticede kredi kartını bir tür ödeme
aracı değil, "kredi" zanneden sakat düşünceye de prim verir.
Kredi kartının krediyle alakası yok zira...
Arkadaşımız İbrahim Acar'ın CHP'nin kredi kartı vaadine
yönelik sorusuna gelen cevap daha da anlamlı... Reklam filmlerinde
"olmaz öyle şey diyenlere 'CHP bankalarla da konuştu' dersiniz"
ifadesi var.