Başkasının kendi kültürel ve fiziki şartları için geliştirdiği
modeller, bize ne kadar uyar? Şüphesiz ilham alma noktasında
faydalıdır da bire bir kopyalamak, doğru değildir. Zira kopya,
aslına hizmet eder, bize değil…
Tabiat boşluktan, hayat kopyadan nefret eder. Birbirinin tıpatıp
aynısı 2 kar tanesi dahi yoktur. Ancak her damla bir diğerinin
ilhamı, her insan bir başkasına rol model olabilir.
Kopyacılıktan söz ediyoruz. Üretimden yazılıma, yasalardan iş
modellerine dek; başkasının başarısını tıpatıp kopyalama
saplantısından… Saplantı diyorum zira kopya; üzerine değer koymadan
var olanı çoğaltma kurnazlığıdır.
İlham ise muhteşem bir şeydir. Tabiattan aldığımız ilhamlar bugün
etrafımızı kuşatan hayatı şekillendirmiş, teknolojiden biyolojiye
dek bütün dev adımlar, bu ilhamlar sayesinde yeşermiştir.
Misal kuşlardan ilham aldık, uçağı icat ettik. Kopyalamadık. Siz
hiç kanat çırpan uçak gördünüz mü?
Peki ya kopyacılar? Nimeti (orijinali) alıp külfeti (geliştirme)
öteleyenlerin sürdürülebilir başarısı olmamıştır. Her kopyanın
aslını yüceltmesi de bundandır. Kopya, hazıra konuculuk, fikri
tembellik, kolaycılık ve yarını olmayan (kısır) bir girdap
aslında…
Bugün biz de olanı keşfetmek yerine başarılı olanları taklit etme
eğilimindeyiz. Bunu finanstan sendikacılığa, yasalardan törelere,
müzikten iş modellerine dek örneklendirebilirsiniz.
Bundan 20 yıl önce Stephen Covey; bizim patronlara gelip "ilke
odaklı yönetim" sunumu yapmıştı. Kişi başı 1000 $'a yakın katılım
ücretli seminerde bize Yunus'u, Mevlana'yı anlattı aslında… Kendi
hazinemin dilencisi gibi hissetmiştim kendimi…