Yüksek büyümeyi, finansal istikrar olmadan sürdürebilir miyiz?
Bu soru İstanbul Sanayi Odası Meclis toplantısında cevap aradı
kendine; kur riskine karşı tedbir geliştirmeliyiz ki Suudi
Arabistan'dan başlayan mali ve ekonomik operasyonlardan en az
etkiye maruz kalalım.
Türkiye ekonomisinin son zamanlarda gösterdiği performansı, bir
şekilde yavaşlatmak, mümkünse durdurmak amacıyla adeta düğmeye
basılmış durumda... Türk halkının dolar üzerinden zihnine
nakşedilmiş "kriz duygusu", ekonomide işlerin yolunda gitmediği
algısını işleyerek dikkatler dağıtılıyor.
Jeopolitik ve ekonomik riskler iç içe geçmiş durumda ve yalnızca
finansal değil, psikolojik süreçlerin de yönetilmesi gerekiyor.
Zira dikkatimizi yüksek büyümeden çıkarıp kriz algısına yöneltmek
için düğmeye basanlar, sadece dış düşmanlar değil...
İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, dünkü
meclis toplantısında "Hükümetimiz, inanıyoruz ki bu gelişmelerin
ekonomimize olası yansımalarını da titizlikle değerlendirmektedir"
diyordu.
Yılın sonuna yaklaştığımız günler, aynı zamanda 2018'e dair
beklenti ve planların yapıldığı günlerdir. Hükümetin, sanayicinin
kur riskine karşı etkin önlem alması gelecek yıla dair büyüme
rakamlarını olumlu yönde etkileyecektir.
Kur riskinin özel sektörü tedirgin etmesinin ana sebebi 220 milyar
$'lık net açık pozisyonu olmasından kaynaklanıyor ve Erdal
Bahçıvan'a göre bu durum önemli bir bilanço riski doğuruyor.
Merkez'in aldığı tedbirler yerindedir fakat yeterli olmayabilir.
Nihai döviz değerinin uzun vadede enflasyon, borç, büyüme, reel
faiz gibi makroekonomik göstergelere bağlı olarak hareket ettiğini
unutmamamız gerekiyor.
Neticede yüksek büyümenin sürdürülmesi kadar finansal istikrarın
korunması da reel sektör açısından hayati önem taşıyor.