Ağa'nın alt alta yazılı servetini hesaplamak, neredeyse ikindi ezanını buldu. Yeniceli Mehmet Ağa göz ucuyla listeye baktı. Gözlerinde zerre gurur yoktu. Listenin uzunluğuyla keyiflendiğini ama bunun "amma da zenginmişim be" sevinci olmadığını onu tanıyanlar rahatlıkla anlardı.
Mağazacı Hamit'e dönüp; "şimdi de hesapla bakalım, bu servet kaç yiğidin evini kırk yıl beslemeye yeter?" Hamit; "Bu servet 120 aileye kırk yıl yeter ağam" deyince "Yaz bakalım şu telgrafı" der. "Mustafa Kemal Paşa Hazretleri, ne vakit emir buyurursanız, oğlum Nuri ve ben dahil, silahı, atı ve erzakıyla yüz yirmi yiğit, vatan müdafaası için ölmeye hazırız."
Elimde; Mehmet Uluğtürkan'ın "Madalyasız" adlı kitabı var. 120 kahramanın 40 yıllık sözüne dair, ölüm kalım savaşına hazırlanan bir milletin evlatlarını anlatıyor. Düşmanın kapıya kadar gelmesini engellemek için kendi canını, oğlunun canını ve tüm malını feda edebilen, Maraş'ta Fransızlara karşı çarpışan 120 kahraman.
İftiraya uğrayıp İstiklal Mahkemesi'nde idamla yargılanan, daha sonra teklif edilen İstiklal Madalyası'nı "Yaptıklarım, vatan içindi" diyerek reddeden büyük bir adamın, Yeniceli Mehmet Ağa'nın nefes kesen gerçek hayat hikâyesini yazmış.
Dün başlayan Çukurova Kitap Fuarı'nda imza günü vardı, gidemedim ama yayıncı dostum Esra Özden'e bu romanı bana ulaştırdığı için teşekkür ediyorum. Unuttuklarımızı, unutturulanları arada hatırlamak için böylesi vesilelerin hayatımıza katılmasına izin vermeliyiz.
Bugün durum, Yeniceli Mehmet Ağa'nın zamanından farklı mı? Düşman, sadece sınırdan değil, içeriden, okyanusun ötesinden berisinden kapıda ve içimizdeki Yeniceli Mehmet Ağa'lar bir yandan düşman, diğer