Sahi neden? 100 yıl öncesine ait bu öykünün hâlâ çözülemeyişi,
kime ne kazandırıyor dersiniz? Söyleyeyim; bu öykü üzerinden
beslenenler dışında hiç kimseye...
Ermenilere mi? Madagaskar'dan sonra dünyanın en fakir ülkesi haline
gelmiş Ermenistan, yükselen zenginlikten pay istiyor ama soykırım
tartışmalarına gömülüp kalıyor.
Türkiye'ye mi? Bir asırdır soykırım tartışmaları yüzünden
uluslararası arenalarda eleştiriliyor, Avrupa Parlamentosu gibi
kurumların, devletlerin aldıkları soykırım kararlarıyla tarihin
siyasete alet edilmesinin sıkıntısını çekiyoruz.
Geçenlerde Verda Özer "Diyasporadan mesaj var" yazısında, ABD'de
Los Angeles'ta yaşayan bir Ermeni'nin sözlerini aktarıyordu: "Artık
yeniden dost olalım. Bunca acı ve çığlıktan sonra dünyaya, dünyanın
bu tarafındaki uzlaşma geleneğini gösterelim. Bu, yapmamız gereken
şey. Ve yapmak için tam da doğru zaman."
Kürt Çözüm Süreci aslında daha zor ve karmaşık... Zira yaşananlar
henüz çok taze ve taraflar hayatın içinde... 100 yıl önce
yaşananlara dair uzlaşma geliştirmek çok daha kolay olacaktır.
Çözümsüzlükten beslenmeyi daha kaç yüzyıl sürdüreceğiz? Geçen yıl
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Ermenilerden özür dilemesi, aslında çözüm
sürecine, adını koymadan başladığımızın kanıtı...