Brexit, tevafuk oldu, Fransa'dan, İtalya'dan sesler geliyor.
Mesele şu: Türkiye bir defa kendini rahat hissetmeli. "Benim için
varsa yoksa AB" dememeli... Bu sözler, Özbekistan dönüşü uçakta
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ait.
İngiltere'nin ayrılma süreci yaşanırken AB ilişkilerimizdeki yeni
döneme dair soruma verdiği cevapta Erdoğan ekliyor: "AB, Türkiye
olarak bizi tam 53 yıldır oyalıyor.
Böyle bir şey olabilir mi? İlklerdeniz, ama 53 yıldır
oyalanıyoruz." Shakespeare'in sonesindeki o cümle geliyor hatırıma;
"O kadar geç oldu ki cevabın..." diyor İngiliz şair:
"Ben ne sorduğumu unuttum." Yarım asırdır cevap gelmiyorsa,
sorduğumuz unutulmakla kalmıyor, soru muhatabının varlığı dahi
sorgulanıyor.
Bizler bugün tam da bu noktadayız.
Önceki gün yine Batı basını "Türkiye'nin AB üyeliği tehlikeye
girebilir" diye ahkâm kesebiliyor. Kendisi dağılma sürecinde iken
bu küstahça ifadeye en iyi cevap "Benim için varsa yoksa AB"
dememeliyiz cümlesinde...
Mesela Erdoğan, başbakanlığının ilk yıllarında liderler zirvesine
çağrılırdı.
Daha sonra çağırmamaya başladılar.
Niye? Çünkü orada her şeyi açık, net söyleyen bir lider vardı
artık.
Mesela verilen ve tutulmayan sözler;
Açılıp ama kapanmayan fasıllar, vize oyalamacası, mülteci
yardımındaki utanmaz tutum... Hal böyle olunca sorgulanması gereken
Türkiye'nin AB üyeliği değil, AB'nin geleceğidir artık.