İşaret levhası, bir anlaşmadır. Yasa ile belirlenmiş limitleri
içerir ve akla, hayatın pratiğine, teknolojinin kabiliyetlerine
bağlıdır. Eğer tabelada 110 km yazıyorsa, bunun anlamı, yolun
fiziki koşulları, habitatın can güvenliği ve sürücünün emniyeti
için azami bu kadar hız yapabileceğimizdir.
Ancak siz bu tabelayı, kentinizden gelip geçenler için tuzak yemi
olarak da kullanabilirsiniz. Misal Ordu... Sistemi her kime
kurdurdu iseler, gelir paylaşım modelinden midir, belediye ile
valilik arasındaki "haraç paylaşım" anlaşmasından mıdır bilinmez,
astronomik cezayı yersiniz.
Üstelik bunu, ileri teknolojiyi kullanarak yapıyorlar. Tabela
tanıma yazılımı aracınızı teşhis ediyor, radar sinyali hızınızı
belirliyor ve bizler tabelada verilen izin dâhilindeki hızla
seyrederken, evinize binlerce liralık ceza geliveriyor.
Bu soygun düzeneği şöyle çalışıyor; hız limiti 110 deniyor. Tam siz
o hıza ulaşmışken, 150 metre sonra (yazı ile yüz elli) kenarda yeni
bir tabela; "hız limit bölgesi 50." Peki sonra? Aniden 80'lik yeni
limit, derken 30'luk başka bir tabela...
Diyelim ki Trabzon'a giderken akıllandınız, cezaları da yediniz,
dönerken Ordu'dan emekleyerek geçseniz dahi size kurulmuş
elektronik hız tuzaklarından asla kurtulamazsınız. Deli Dumrul
mantığıyla; hız yapsan da yapmasan da birkaç bin liranıza göz
diken, ileri teknolojiyle donanmış yasal çete sizi 7/24 Ordu'da
bekliyor.
Cezayı kaç KM. hız yaptığınızdan bağımsız, hız limiti tabelasındaki
rakamı yüzde kaç aştığınız üzerinden kesen bu çakallar; 2 yıldır
gelip geçene kan kusturuyor... Bakanlık biliyor, vali ve belediye
başkanı zaten düzenekten sorumlu ancak çare? YOK.
Soygun mağdurları; Bimer dâhil her yere başvurdular. Tatlı