Dövizdeki olağandışı hareketliliği, dış gelişmeler, saldırılar,
algı operasyonları veya Merkez'in geç kalmışlığıyla açıklama
ezberini dilimize öylesine doladık ki bazı gerçekleri göremez
duruma geldik. Sanki doların zıplamasında bizim hiç payımız yokmuş
gibi davranıyoruz.
TATİLİNE ŞAHİN: Turizm merkezlerini doldurmaya başladık. Otellerde
fahiş fiyat çekenleri dâhil neredeyse yer bulunmuyor. Uçaklar ful
uçuyor. Tatil beldelerindeki restoranlarda boş masa yok gibi.
BORCUNA KARGA: Ancak vadesi gelmiş alacağı için gelene "10 gün
sonra gel, konuşalım" diyebiliyoruz. Peki neden? "Dövizde
hareketlilik var." İtiraz ediyorsunuz; "ama biraz önce ailecek 30
bin liralık tatil paketi aldığını söyledin?" Cevap kurnazlık
kokuyor: "Dövizin akıbetini görelim, öyle."
DÖVİZ DEPOLA: Türk Lirası'nı, gaza gelip dolara çevirme furyasına
kapılmak, gerçekten kazanç kapısı mı? Kısa vadede evet. Ama bu
tutumun ekonomideki makro dengeleri getirdiği nokta, orta vadede
bizi de vurmayacak mı? Merkez 3 puan indirdiği gün "ucuzladı,
toplayalım" kafasıyla dolara hücum edersen, kendi işinin geleceği
ne hale gelir?
KGF'DEN DÖVİZE: Hükümet KOBİ'leri desteklemek için 250 milyar
harcadı. Bu paraların acaba ne kadarı amacına uygun harcandı? Benim
merak ettiğim, bu desteklerin ne kadarıyla dolar, euro aldılar?
TEŞVİK YAĞMASI: Bitlis'te ağıl için alınan kredi, Bodrum'da
villaya, Ankara'da lüks araca, İstanbul'da şatafatlı düğüne gitmiş
olabilir mi acaba? Ben söyleyeyim, evet... İşini doğru dürüst
yapanları özenle ayrı tutarak...