Veremez. Niye versin ki... Bugün Ar-Ge yarın icat... Böyle bir
dünya yok... Başarı, yılların ardından gelir. İşin sırrı,
sürdürülebilirlikte...
Men sabere; zafere... Zafer sabredebilenindir.
Oysa bizdeki Ar-Ge'lere bakıyoruz, çoğu sabırsız girişimci yüzünden
çöpe gidiyor.
Farklı olandan KORKU, bize benzemeyenden NEFRET, rakiple düello
yerine PUSU, akıl yerine KURNAZLIK, sabır yerine TELAŞ, merak
yerine BİAT, bilgi yerine KANAAT ve özgün yerine TAKLİT...
Zaten kültürel kodlarımız yüzünden yenileşim (inovasyon)
süreçlerinde sıkıntımız varken, eski köye yeni adet getireni hoş
karşılamazken buna bir de girişimcisinin sabırsızlığını
eklediğimizde, yarının dünyasındaki yerimiz riske girebilir.
Yılda 6.5 milyar $'ı Ar-Ge'ye harcıyorduk, son bütçede bu rakam 4.5
milyar liraya iniverdi. Oysa hedefimiz bu harcamayı milli gelirin
%3'üne taşımaktı.
Ancak sürekli işaret ettiğim, bizler neden "AR'aştırıyor fakat
GE'liştiremiyoruz?" sorusuna getirdiğim güncel cevap, iğneyi
kendimize batırmak olacaktır.
Girişimci "başarılı şirketler yanılıyor olamaz" diyerek Ar-Ge'ye
kaynak ayırma kararı alıyor. Ekipler kuruluyor, faaliyet başlıyor.
Devletin teşvikleri de zaten iştah açıcı. Treni kaçırma riski de
var ve Türk gibi işe başlıyoruz.
Fakat sorun henüz 6 ay geçmeden girişimcinin vızıldamaya
başlaması:
"Nasıl gidiyor bizim Ar-Ge? Henüz bir icat çıkaramadınız mı?"
Yetmiyor.
9'uncu ayda Ar-Ge bütçesinden tırtıklamalar başlıyor, ya fotokopi
paraları veya bilimsel kaynak, cihaz alımları yavaşlıyor.
Derken yılsonu geliyor ve yeni yılın bütçesindeki Ar-Ge payı
azalıveriyor, insan kaynağı budanıyor, araştırmacıların hevesi
kırılıyor. Tuhaftır, her 100 projenin 80'i, bir sonraki yılı
göremiyor bile.
Oysa Ar-Ge sabır işidir. Zeytin ağacını dikiyorsun, yıllar sonra
dibine döküyor.
Eşin bile çocuğu 9 ayda doğururken bizim sabırsız girişimcilerimiz
"icat çıkarılacak, çıkar!" zihin yapısıyla kendi işletmesine,
Ar-Ge'ye ayırdığı paraya, bu alanda çalışan insan kaynağına daha da
önemlisi Türkiye'nin yarınına zarar veriyor.