Türkiye dün itibarıyla savunma sanayiinde yeni dönemi başlattı. Milli tüfeğimiz tasarım ve test aşamalarını geride bıraktı ve Mart 2016 itibarıyla seri üretime geçişin düğmesine basıldı. Bunun anlamı, en temel silah olan tüfeğin milli olmasıdır. Savunma sanayiinde yerlilik oranının %50'den %76'ya taşınması, bu ve benzeri adımlarla mümkün olacak. Her şeyin %100 üretimi günümüz dünyasında gerekli değil ama savunmada stratejik teknolojileri gerçekleştirme yeteneği, altın vuruştur. Türkiye, aslında uzun süreden bu yana savunma sanayiinde devrimci adımlar atmaya başlamış, yıllık ihracatının 2 milyar $'a yaklaşması başarısını göstermiştir. 2023'te dışsatımın 5 milyar $'ı aşma hedefi vardır ve eğer sektörün şimdiki dinamizmi hız kesmez ise, 10 yıldan önce gerçekleşebilir. Makineli Tüfeğin Sosyal Tarihi kitabında John Ellis 1 tüfeğin ortalama 1700 kılıca bedel olduğunu yazar. Tüfek, teknoloji üzerinden gelişen savunma gücünü temsil eder. Eğer bu alana hâkim olmaya başladıysanız, kendi savunmanızda kendi göbeğinizi kesme yolunda ilerliyorsunuz demektir. Bugün daha fazla projeyi seri üretime geçirecek adımlarla birlikte bu kritik coğrafyada varlığımızı daha "güvenli" kılacağız. Altın kural basittir: Altını olan, kuralı koyar. Şükür ki artık savunmada üst ligde var olabiliyoruz.