Bu fiyakalı başlığın basit anlamı şu:
Az mühlet tanımak... Sıkboğaz etmek... Kurumsallaşmayı Batı'dan
kopya edenlerin ifadesiyle, short notice...
İş yapma kültürümüzün "gözden kaçan" temel belirleyicisi...
Toplantı ve etkinlik düzenlerken belirlenen zamanın "nitelik"
tanımı... Bugün karar verip yarın toplanalım telâşesi... Ya da
küstahlığı...
Özel, kamu, STK veya kurumlar etkinlik düzenler. Buraya ortak,
çalışan, müşteri veya medyayı davet eder.
Amaç toplantıya katılımı, istenen düzeyde tutmaktır. Bu bir davet
ile mümkün olur. Bu davet bazen bir telefon, bazen davetiye bazen
de elektronik postadır.
Davetin kanalı ne olursa olsun, değişmeyen sabitleri vardır;
etkinliğin adı, kısa açıklaması, yeri ve zamanı... Adı konusunda
hata yapılmaz. Düğün daveti, bunun en güzel örneğidir. Kızımız Ayşe
ile Oğlumuz Mehmet'in nikâh törenine... Yer konusunda da "çoğu kez"
sorun yoktur; filanca düğün salonu... Tabii ki bir de tarih/ saat
gerekir. Düğün davetiyesinde bu da yer alır. Sonuç; davetiye yola
çıkmış, nikâh gerçekleşmiştir, bir yastıkta kocayabilirler.
Fakat iş dünyasında işler ne yazık ki bu kadar verimli
olamayabilir. 44 yıldır gazetecilik yapıyorum. Öylesine garip,
aptalca davetler gördüm ki akla ziyan idiler.
Bir banka açılışının bakır dövme davetiyesi vardı. Açılış
etkinliğine dair detay unutulmuştu; yer ve zaman!
Ancak benim derdim daha derin. İş dünyasında İngilizcesi short
notice. Az mühlet vermek, sıkboğaz etmek, bugünden karar verip,
yarın insanları toplantıya davet(!) etmek veya mecbur
bırakmak...
Eskiden bu daveti şirketler kendileri yapardı. Şimdi PİAR firması
kullanıyorlar ve buna rağmen koca koca şirketler, çoğu kez hayati
önemde etkinliklerine "yarına" davetiye çıkarabiliyorlar.