Turizmden söz ediyoruz. Hani durgunluğu bahane edip gelmeyen
turistin parasını devlet ödesin talebinde bulunan, yerli turiste
kendi ülkesini pahalı satanların sektörü...
Öncelikle işini hakkıyla yapan, kalite ve hizmet odaklı
turizmcileri özenle ayrı tutarak diyorum ki turizmde zihniyet
sorunu, sektörün zaafa düşmesine yol açmış durumda...
Bayram tatili, turizmin zihniyet sorununu, herkes için belirgin
hale getiren dönem oldu ve insanlar, "turizmde başka bir dünya,
başka bir tatil mümkün" fark ettiler.
Bu sorun, ucuz- pahalı mönü tartışmasının çok ötesinde, buzdağının
görünmeyen kısmında kalan, sürdürülebilir ekonomik ve sosyal model
ihtiyacını belirginleştiriyor.
Rusya yeni aştığımız uçak krizi, petrol üretenlerin gelir kaybı,
jeopolitik riskler, terör belasının sabotajları ile zaten başı
dertte olan sektörün daha büyük düşmanı, turiste karşı lümpenleşen
tutumudur.
Misal Ege'nin iki yakasında, farklı turizm anlayışına dair birkaç
gözlem aktaracağım. Bizimkiler, "turistim gelmiyor, devlet yardım
etsin, gelmeyen turistin parasını ödesin" zihin yapısından
çıkamadı. Üstelik hükümet onlarca acil tedbir geliştirmişken...
Başka ülkelerde, misal Yunanistan'da 5 katı daha ucuz ve daha
kaliteli hizmetten söz edenleri, "vatana ihanet" ile suçladılar.
Oysa kendi vatandaşına ucuz tatili haram gördüler ve sektörlerine
ihanet ettiler.
Yunanistan'da Dedeağaç'tan Kavala'ya, Taşoz'dan Gümülcine'ye dek
dolaşan biri olarak gördüm ki, meğer domatesin tadı olabiliyormuş.
Meğer plajda otelde soyulmadan dar bütçelerle tatil
yapılabiliyormuş. Meğer turistine, "paramı cebinde taşıyan" gibi
davranmayıp, misafir gibi hürmet etmek mümkünmüş.
Uzungöl'ü uzun havuza çevirirsen, Ayder'de pekmezli balı "Anzer"
diye kakalarsan, artık sana gelmez, "biz sizi soymayacak, size
insan gibi davranacağız" diyen Ordu'ya gidiverir müşterilerin,
turistlerin...