Niceliği artmış terörle mücadeleye nicelikle karşılık vermenin ötesine geçmiş bulunuyoruz. İşi yalnızca güvenlik üzerinden değil, algı, diplomasi, demokratikleşme,süreç psikolojisi gibi çok boyutlu ele alıyor olmak, terörle mücadelede farklı dönemin başladığını gösteriyor.
Ben buna "nitelik boyutu" diyorum. Bu da bizi 90'lı yıllardaki mücadele yöntemlerindenfarklı alana taşıyor. Kayıp Yıllar dediğim 90'larda, terörle mücadele, tıpkı tarımdaki "vahşi sulama" yöntemini andırıyordu.
İhtiyacı olsun olmasın, suyu araziye basıyordunuz. İhtiyacı olana yetmiyor, gerekmeyen yeri de fazla suladığınız için toprak kireçleniyordu.
GAP sonrası bunun bedelini çok ağır ödedik. Vahşi sulamayla bazı yörelerimizde 55 cmderinliğinde tuzlama yüzünden en az 75 yıl kullanılamayacak tarlalarımız oluştu.
Bedelini ödeyerek öğrendik ki vahşi sulama yerine yağmurlama hatta daha akıllısı, damla sulama gerekiyormuş. Ancak bu sayede değerli kaynak boşa gitmiyor, hak eden bitki, hak ettiği ölçüde suya kavuşuyor. Şimdi benzer tutumu, terörle mücadelede hayata geçirdik.
Suyu getiren ile testiyi kıranın ayırt edildiği, terörü istemeyen Kürt ile teröre destek verenin bir tutulmadığı bu yeni dönemde, çözüm sürecinin ikinci sürümünü de yeşerteceğiz. Sonuçta vatandaş ile teröristi ayırt edecek kadar hassas davranabiliyorsak, bunun sonucunda kaybeden terör ve ondan beslenenler olacaktır.
Terörü besleyip "Türkiye 90'lara döndü" diye algı operasyonları yürüten paralel yapı veKandil odaklı siyasetçilerin kaçırdığı, ülkenin 20 yıl önceden çok farklı noktayataşındığıdır. Bütün Türkiye gibi Kürtler de çözümü satın aldı. Öyle ki bu süreci akamete uğratanlardan hesap soracak hale geldik. 90'larda PKK'nın dağ davetine icabet etmeyenlerin hiçbir şansı yoktu. Bir yanda devletin "toptancı yaklaşımı" ile uyguladığı terör operasyonları, diğer yanda PKK baskınları... Ama şimdi insan kaynağını kaybetmeye başlayan ve bu yüzden gençleri kaçıran PKK'dan "oğlumu bana ver" diye hesap sorabilen anneler var.