Bugün, Türkiye'nin yarını için
sandığa gidiyoruz.
Dönüşen dünyada değişimin yönünü belirleyeceğiz
oylarımızla… Daha iyi bir yarın uğruna dünü geride
bırakacak veya dünü geleceğe uzatmayı tercih
edeceğiz.
Dönüşen dünyanın kırılma noktalarından biri; bilim ve
teknoloji… Bütün uluslar, enerjisi; "zekâ ve yetenek" olan
endüstri 4,0 çağında, nitelikli beyinleri
bilmek ve bulmakzorunda… Yetmiyor,
onları karar süreçlerine taşıyarak rekabet gücü elde
etme gayretinde… Arkadaşımız Betil Baş; yerli nanoteknoloji
şirket sahibi Prof. Dr. Ahmet Oralile söyleşisinde, "Hans,
George yapıyorsa, biz neden yapmayalım!" ifadesine yer veriyor.
Yerinde bir soru… Sahi, Aziz Sancar ABD'de Nobel
alabiliyorsa, neden Türkiye'de alamıyor?
Aslında bunun cevabı; zeki ve yeteneklimize sahip
çıkmakta, yurtdışındaki değerlerimizintersine beyin
göçünde yatıyor. Bana göre tersine beyin göçü, 10 yıl
önce "erken" idi. Nitekim o dönemde yapılan kampanyalarla
ülkeye çağırdıklarımıza, hayatı zindanetmiştik. YÖK
denen bilim yok edicisi yüzünden geri
döndüklerine bin pişman olmuşlardı.
Fakat bu defa durum farklılaşmaya başladı.
60'tan fazla teknokent, 1600'ü aşkın Ar-Ge
merkezi ve doktoralıya teşvik veren olgunluğa
erişmiş zihin yapımız, tersine beyin göçü için
zamanın artık uygun hale geldiğine işaret ediyor.
15 yıldan bu yana üniversitelerin "nicelik" sorununu çözmüş,
sayılarını 200'e çıkarmayı başarmışız.
Şimdi "nitelik" sorununa odaklanacak, tersine beyin göçü ile
ülkesine dönen değerlerimizi, hayatla ilişkilendirecek
yapıları tesis edeceğiz.