Bankalardan söz ediyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "özkaynakla değil, halkın parasıyla
kazanıyor" dediği, günde 100 milyon lira kâr edip 6
bin kişiyi kapıya koyan bankalarımızdan… Dikkatinizi
çekiyor mu bilmem;
"kredi cebinde" SMS mesajları sıradanlaştı. Cep telefonu mu
alacaksın?
Bankaya dahi yorulma, dakikasında cebinde… İhtiyaç kredisi
mi? Derhal...
Kredi kartından nakit mi çekeceksin?
Anında… Öyle ki bu yılın ilk 9 ayında, kredi kartından nakit çekim
tutarı, %18 artışla 46 milyar liraya ulaşmış.
Bankalar, kartla taksitin olmadığı cep telefonu için mağaza
içinde kredilendirme yapıyor.
Bazıları, kredi kartı limitinizi nakit limite
çevirip telefon alabilmeniz için size kredi sağlıyor.
Peki ya üreticiyseniz? Misal KOBİ filan?
Yok öyle kolaylık… "Tüketene hızlı" tutum anından
"üretene nazlı" tutum devreye giriyor.
KOBİ ve esnaf başta olmak
üzere ticari kredilerde müşterinin adeta kanı
emiliyor.
Teminat üstüne teminat, kefil üstüne kefil… Amerikalı
komedyen Bop Hope'un "banka, ihtiyacınız olmadığını
kanıtladığınızda, kredi alabildiğiniz
kurumdur" tanımındaki gibi… Hal böyle olunca
üretenin, firmanın iş yapma
kabiliyeti budanıyor.
Büyüme %5'lerin altına indiğinde dahi en az %20
kazanabilen bankaların, ülke kalkınmasına, elini taşın altına
koyduğunu söyleyebilir miyiz? Tamam; güçlü mali yapıları,
havalı bilançolarını bu sayede yapmış olabilirler fakat sermaye
artışı? Çayın taşıyla çayın kuşu… Peki ya büyüme?