Bundan 10 yıl önce 50 dolara oda satınca zil takıp oynuyorduk.
Bugün aynı odayı 400 dolara satarken, sektördeki daralmadan dolayı
350 dolara indik diye söyleniyoruz... Bu sözler bir turizmciye ait
ve Türkiye'nin turizmde yaşadığı darboğazın sebeplerine dair bir
bakış açısı sunuyor bize...
Sahi, ne oldu da bütün sektör kan ağlıyor? Rusya kaynaklı diyorlar;
Antalya %30 zararda, Türkiye'nin Rus turistten kaybı ise %10-15
düzeyinde... Peki, 10 yıldır tek ülkeye odaklı giden ve ürün, ülke
çeşitlendirmeyen Antalya'nın derdi ne?
1998'de Asya Krizi Malezya'dan başlayıp Rusya'yı çökerttiğinde biz
de etkilendik. Hele ki Uşak... Zira bu kentimiz tek ürün (kumaşlık
deri) ve tek pazar (Rusya) ile çalışıyordu. Kentteki 512 işletmeden
ancak 14'ü ayakta kalabilmişti. Rusya'daki sıkıntı bu defa yine
aynı hatayı yapan Antalya'yı vuruyor.
Deniz kum güneş, turizm sektörü için rekabetin en yoğun alanı
haline gelmiş. Katma değeri düşük bu şeytan üçgeninden çıkabilmek
için ülkeler alternatif turizmlere yönelmişler. Uluslararası
Rekabet Araştırmaları Kurumu URAK'ın Türkiye'de Turizm çalışmasını
hatırlıyorum.
İnanç turizminden faunaya floraya dek 18 farklı alanda
kabiliyetimiz ve avantajımız var. Gel gör ki sektör, konfor
alanında bunları yeterince değerlendiremiyor.
Otel yaparken, koy kapatırken, İstanbul'a binlerce oda stoku
yaparken devlete danışmayan sektör şimdi "bizi kurtarın"
feryadında. Neymiş efendim, tıpkı tarımda sel olunca hibe yardımı
yapılıyorsa, turizmde afet var diye zararları karşılansın diye
hükümetin yakasına yapışıyorlar. Sen oteli yanlış yere dik, odayı
İstanbul'da yap, akıllı olama ve sonra devletten destek iste...
Peki ya lümpenlik ve fırsatçılık? Bozcaada'da kül tabağı
boyutundaki mezelerin her birine 20 lira isteyen, balık ve alkolsüz
kişi başına 150 lira talep eden soyguncular? Cunda? Suyun
karşısındaki Yunan adasında hem 4 kat daha ucuzluk hem de 2 kat
daha