Şu KOBİ kısaltmasının şiirsel bir tarafı yok ama o
kadar çok kullandık ki dilimize yerleşti. Hepimiz KOBİ'yi biliyoruz
ama herkesin kafasındaki tanımı farklı…
Türkiye, 90'lı
yıllarda KOBİ'lerin gücünü keşfetti.
Rahmetli Özal'ın başlattığı dışa açık büyüme sürecinde bu çabuk
doğan, çabuk batan, az kaynakla çok
istihdam oluşturabilen, kaybedecek şeyi olmadığı
için gözü kara, yeni alanlara girebilen işletmelere "Anadolu
Kaplanları" adını takmıştım.
28 Şubat sürecinde çok fazla hırpalansalar da ayakta kalmayı
başarabilen KOBİ'ler bugün ekonominin vazgeçilmezi… Büyümeye
dair öyküsü olan herkesin hesaba katmak zorunda olduğu KOBİ'leri
geçen yıl başkanlığını yürüttüğümüz G-20
zirvesinin gündemine taşıdık.
G20 ülkelerinin, büyümeyi hızlandırmak için
kullanabileceği altın fırsatlardan söz ettik ve Türkiye'nin bu
alanda ders verecek bilgi birikimine
sahip olduğunu gösterdik, Dünya
Bankası raporlarının KOBİ referansı olduk.
Ancak benim meslek hayatımda daima yanında olduğum, Anadolu
Kaplanları adını verdiğim KOBİ'lere dair yeni ve farklı
bir görüşüm var… O da şudur;
90'lı yıllardaki Türkiye ekonomisinin büyüme vitesinde son derece
işe yarayan KOBİ'lerin, 2023'e doğru
dönüşmeleri gerekiyor.
Zira önümüzdeki sürecin kalkınma vitesine uygun hale
gelmeleri şart.
Bu viteste KOBİ'lerin öncelikle "ölçek sorununu" çözmeliyiz.
Küçükten orta ölçeğe terfi
edip OBİ'leştirmeli, Orta Boy İşletmeler haline
getirmeliyiz. OBİ'nin kökü yine KOBİ'de olacak fakat
şu 3 temel farkı üzerine koymak zorundalar.
1-ÖLÇEK; az olsun benim olsun anlayışı yerine küresel
rekabetle baş edebilecek ölçeğe ulaşmalılar.
2-KURUMSALLAŞMA; esnaf anlayışı yerine dünya iş kültürüne uyumlu,
küresel düşünen, yöresel davranan, töresel yaşayan vasfı
taşımalılar.