Çok değil geçen yıla kadar İran, "teröre destek veren ülkeler"
grubunda idi. Yalnızca o mu? BM ambargosuna riayet eden
ama Amerika'nın 'kendi malları satılsın" diye
uyguladığı kişisel ambargosunu delen Türkiye de bu
gruba sokulmakla tehdit ediliyordu.
Derken nükleer ambargonun kaldırılması gündeme geldi ve
İran, küresel sistemin cazip üyesi haline getirildi. Öyle
ki otomotivden inşaata dek her alanda küresel devler, İran'da
kendilerine IŞkapabilmek için yarışır oldular. Biz ise bu
süreçte kendi iç gündemimizle meşguldük ve pek çok
fırsatı önceden yitirdik.
Şimdi başka bir tehdit var. İran'ın boşalttığı
yere, Türkiye'nin konulması yönünde yoğun
kampanyalardan söz ediyorum.
İçeriden ve dışarıdan başlatılan algı operasyonları, Suruç'ta
insanımızı katledenleribizlerin desteklediği hatta silahlandırdığı
yalanını pompalıyor.
İşin tuhafı, terörden çok çekmiş bir ülke olmamıza
rağmen Türkiye'yi terör ile yan yana
koyma gayretindekilerin bu algı
operasyonlarını sistematik hale getirmeleridir. Benzer
girişimleri 17-25 Aralık operasyonlarında da yaşamıştık.
İran'laTICARETE aracı oluyor diye Halkbank'ın infaz
girişimini hatırlayın.
O dönemde Amerikan Kongresi'nin Temsilciler Meclisi
kanadına 47 milletvekili, Halkbank'ın İran ile
ticarette Çin, Hindistan ve diğer ülkelere aracılık ettiğinden
dolayı bizi "teröre destek veriyorsunuz" diye bizi tehdit
etmişti.
Yerel seçimler öncesi ABD Büyükelçisi Ricciardione "İran'a
uyguladığımız ambargoyu Halk Bankası ile kaldırdılar. Bunu
engellemek için harekete geçtik. Bugünden sonra İmparatorluğun
çöküşünü izleyeceksiniz" diyordu.
İran'ın yerine Türkiye'yi koyma gayretindekiler arasında silah
üreticileri de var. 4 yıl önce bir silah devinin CEO'su
"yakında savaş çıkmazsa, 3 bin kişiyi işten çıkarmak zorunda
kalacağız" diyebiliyordu.