Terörün gündemi belirlediği, gazetelerimizin şehit
günlükleri gibi çıktığı bu ortamda,ekonomiden iyi
haber geliyor olması, umut verici. Büyümenin ikinci
çeyrekte (nisan, mayıs, haziran) %3.8 çıkması, bu yıla
dair tahminleri yeniden gözden geçirmemizi
sağlayacak.
Seçim sonrası hükümet belirsizliği yüzünden üçüncü çeyrek
(temmuz, ağustos, eylül)düşük çıkacak da yeni seçimin
ardından barajlanmış yatırım, talep, harcama ve diğer
ekonomik atılımların patlamasıyla bu yılı sürpriz
büyüme oranıyla kapatabiliriz.
Ancak ekonominin bütün aktörlerinin bir tercih yapma
zorunluluğu da giderek belirginleşiyor. Bu tercih
ya kayıp yıllar 90'lardaki gibi "siyasi istikrarsızlık,
koalisyon ve ekonomik krizler zinciri" olacak ya da 2023'e
doğru yeni atılım dönemine gireceğiz.
Eğer bizler ekonomideki belirsizlikleri giderecek net
adımlar atmaz isek dolar üzerindenkendi bacağımıza
sıkmak işten bile değil. Daha dün bazı yabancı fonların
eylül sonunda dolara 3.4 pozisyon açabiliyor olması,
bizim tedbirsizliğimizden bazılarının nemalanacağıizlenimini
doğuruyor.
Tedbirsizliğimiz, seçim sonrası siyasi belirsizliği
sürdürme kolaylığıdır. Tedbirsizliğimiz
ekonomide kararlı, bilgili kadroların işbaşında
olduğu algısını yeterince oluşturamamaktır.
Tedbirsizliğimiz, değer üretmeyen süreçleri ısrarla
ayıklamamaktır. Tedbirsizliğin faturası ise daima yüksek
bedel gerektirir.
Çeyrek asırdır dilimizden düşmeyen "sürdürülebilir büyüme" aslında
tam da budur; tedbir geliştirmek... Bunu yaparken de
zamanlamaya dikkat etmek. Araba kırıldıktan sonra yol göstermenin
âlemi yok... Dinamosu özel tüketim olan büyümeyi
mutlaka üretim veistihdam artışıyla ilişkilendirmek
gerekiyor.