Yarınını konuşmayan ulusların yarını olur mu? Olmaz. Olsa olsa
başkasının yarınına dekor oluştururlar. Geleceği tahminde en
isabetli yöntem; o geleceği inşa etmektir ve biz bunu yapa
geldiğimiz sürece tarih sahnesinde daima başat aktör olmuşuz.
Tıpkı 1074'te Alparslan'ın Malazgirt Zaferi sonrası; "Size öyle bir
vatan aldım ki; ebediyen sizin olacaktır" dediği gibi. Tıpkı Fatih
Sultan Mehmet'in Doğu Roma'yı sonlandırıp İstanbul'u bizlerin
yarınına katması gibi… Geleceği konuşmak, ona dair vizyon üretmeyi
de sağlar.
Misal 2023 hedefi koymak, bana göre bir fütüristliktir ve
Türkiye'yi daha iyi bir yarına taşımayı sağlayacaktır.
Dünyanın AB'den ve Batı'dan ibaret olmadığını fark etmek,
fütüristliktir.
Gerek şart, geleceği öngörmek olsa da yeter şart, ona dair
gayretleri çoğaltmakla sağlanır. Misal dünyanın yarınını, gezegenin
geleceğini, bilim, sanat, toplum, çevre, barış, coğrafya ve
aklımıza gelen hayatın her şubesini, önümüzdeki zamanda nasıl
değişeceğini, dönüşeceğini tartışmak şarttır.
Gelecek, herkesin merakındadır. Günde 2 milyon kahve falı açılan
Türkiye'de yediden yetmişe hepimizin bir "yarın merakı" vardır.
Ülkeyi yönetenlerin, şirketler, kurumlar ve bireylerin yarına dair
merakı olduğu sürece "daha iyi bir yarın uğruna" dünü geride
bırakabiliyor ve ilerleyebiliyoruz.
Geleceği kestirebilmek için kahve falı veya kristal küreye bakmanın
ötesinde, metodolojiler mevcuttur. Futuristanbul, tam da bunu
sağlayacak yeni ve farklı platform olacak, belki de "Gelecek
Enstitüsü" halini alacak platform olacaktır.