Her toplum, dinamiğini dayandıracağı bir enerjiye ihtiyaç duyar. Eski Normal'in dinamikleri, zar zor üretebilen, kıt kanaat geçinen, AB kapısını, ticaret için de kariyer için de tek umut kapısı olarak gören anlayıştı.
Gümrük Birliği olsun, AB üyeliği olsun, hep aynı enerjiden besleniyordu; "Hayatta kalmak, kendine yeterlilik ve küresel kurallara uyum."
Yeni Normal, farklı dinamiklerin bileşkesinde oluşuyor; "Üretim üssü, kurala uyandan ziyade kural koyan, tek yön AB şartından sıyrılıp civar coğrafyasında mal, hizmet ihracatçısı, enerji koridoru ülke…"
Eski Normal'in sivil toplum kuruluşlarına (STK) bakıyoruz; TÜSİAD, İKV, MÜSİAD, YASED,TOBB, bugün hala "gerekli" olabilir. Ancak küresel krizin ardından değişim hızı daha dramatik hale gelen dünya ekonomisinin yeni dinamikleri için "yeterli" olduklarını söylemek zor.
Yeni Normal, merkezinde Türkiye'nin oturduğu bir dünya haritası ve kavşak ülke olmanın "ekonomik fırsatlarını, jeopolitik kabiliyetlerini" sunuyor bize.
Hal böyle iken, "Non Govermental Organizations" kısaltması NGO'dan tercüme Sivil Toplum Örgütlerimizin çoğu, mini Ankara olma derdinde… Hele ki kendini STK diye tanımlayan, gönüllülük esasına göre değil, yasal dayatmayla üye olunan odalar yok mu?
Çok azı hariç, neredeyse hiçbir değer üretmeyen, aksine; aidat, ilave bürokrasi ve haraçile işletmelerimize yılda 10 bin lira külfet getiren odalar… Anadolu'da bir sanayi veya ticaret odasıdır ama kentine dair ne sanayiden ne de ticaretten haberdardır. Fakat aidatını ödemeyince seni nasıl icraya verip soyacağını çok iyi bilmektedir.