Tarih değil, hatalar tekerrür eder. On yıllar boyu "Türkiye
düşmanlığını" iç siyaset unsuru olarak kullanan Yunanistan,
şimdilerde yeniden Ege Denizi sularını ısıtma ve gerilim üretme
gayretine girdi.
Kritik soru şu: Niçin ve neden şimdi?
Küresel krizin pençesinde ekonomisi defalarca iflasa sürüklenen
Yunanistan'a Avrupa Birliği defalarca saç tıraşı (borç silme) ve
300 milyar Euro'yu aşan yardım yapmış buna rağmen Batı şımarığı
komşumuz belini düzeltememişti.
Hatta buna itiraz eden Almanya'yı "Euro'dan çıkarız" blöfüyle
tehdit etmişti.
Hatırlıyorum, bir TV kanalı yorumcusu, "Sabahın saat 5'inde sıcak
yatağından fabrikaya çalışmaya giden bir Alman, sabahın saat 5'inde
tavernadan çıkıp evine uyumaya giden tembel Yunanlıyı neden
desteklesin?" sorgusunu ekrana taşıyordu.
Bu süreçte adalar turizmini destekleyen, kavimler göçünde onu
koruyan, hatta özelleştirme Road Show'unda onlara yatırım için söz
veren yine biz olmuştuk. Komşu komşunun külüne muhtaç demiş, her
türlü desteği onlardan eksik etmemiştik.
Öncelikle 15 Temmuz firarilerine ev sahipliği yapması, yetmemiş
gibi ABD Dışişleri Bakanı Pompeo'nun "bölgedeki lider ülke
Yunanistan" gazıyla şımarması ve Türkiye'ye karşı eski
düşmanlıkları depreştirmesine ne demeli...
Aslında geri kabul anlaşmasını reddederek en güzel cevabı vermiş
olduk. Bu yıl Yunan adalarını turizm destinasyonundan çıkararak
turizmine verdiğimiz desteği geri çekebiliriz.
Ancak bana göre en büyük cevabı, Suriyeli mülteci kamplarını Meriç
kıyısına taşıyarak verebiliriz.
O zaman bizim dövizle doldurduğumuz adaları dünya göçmen adacıkları
haline gelir, Ege Denizi ve Meriç'te mülteci tekneleri cirit atar,
otobüsler dolusu göçmenin varış noktası haline geliverirler.
Unutmadan, bir de dün Yunan Savunma Bakanı Panos Kammenos'un
"Türkiye savurduğu tehditlerin bedelini ödeyecektir" efelenmesi
var. Bizim tehdit filan savurduğumuz yok. Biz sadece kadir kıymet
bilmezliğin bedelini hatırlatmakla dahi yetinebilecek güçteyiz.
Son söz: Geri kabul anlaşmasının iptalinin ne anlama geldiğini
kavradığında Yunanistan'ın küresel kriz sürecinden beter bir yıkım
yaşayacağı ortadadır.