Beşiktaş’ta 44 canımıza mal olan saldırının yankıları sürüyor.
Bu elim manzara içerisinde öncelikli beklenti, bombacıların arkasındaki gücün bütün boyutlarıyla ortaya çıkarılması.
Son 1 yıl içerisindeki saldırılardan sonra yaşanan gelişmeler
gösterdi ki bunları azmettirenlerin ve planlayıcıların bulunması
konusunda güvenlik bürokrasisi büyük bir zorluk çekmiyor.
Asıl mesele, olay gerçekleşmeden önleyebilmek.
Bu açıdan baktığımızda, son dönemde 50’ye yakın saldırının önceden
alınan istihbaratla önlendiğini resmi açıklamalardan duyduk.
Buna karşılık, kırsalda sıkışan, Suriye’de planlarına taş konulan
örgütün önümüzdeki dönemde şehirlerde başka eylemler
gerçekleştirmeye çalışacağı yönünde değerlendirmeler yoğun.
Dün sohbet ettiğimiz Ak Parti’nin etkili bir ismi, PKK’ya son
dönemde başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerden sağlanan sofistike
silahların yoğunluğuna dikkati çekerek, teyakkuzda olunması
gerektiğinin altını çizdi.
PKK’nın bu silahlarla, bugüne kadarki eylem çizgisinin dışında,
daha marjinal, daha ses getirici eylemlere bile imza atabileceğini
söyledi.
Erdoğan’ın cümlesi
Devlet çok uyanık olmak zorunda.
Ve Türkiye, son yıllarda birçok konuda olduğu gibi, terörle
mücadelede de kendi göbeğini kendi kesmek zorunda.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Beşiktaş saldırısının ardından
yaptığı açıklamadaki bir cümle çok dikkati çekti.
Erdoğan, “Terörle mücadele eden Türkiye’nin ve Türk milletinin
yanında yer almak yerine terör örgütlerini ve teröristleri
desteklemeyi tercih eden ülkelerin bu olaydan sonra farklı
davranmalarını beklemememiz için sebebimiz kalmamıştır” dedi.
Bu cümlenin hedefinin Batı olduğuna kuşku yok.
Dolmabahçe’deki saldırının ardından yaptıkları, “hamaset” ifadeleri
içeren açıklamalarında, onlarca genç insanın öldüğü, yüzlerce
insanın yaralandığı saldırı için, “terör” demeye dili varmayanların
kastedildiğine de kuşku yok.
Zaten, Batı’nın bazı konulardaki karnelerine bakmak zihin
dünyalarını anlamak için yeterli.
Rakamlara bakın yeter
Adalet Bakanlığı’nın, 2007-2016 arasında iade talebinde bulunduğu
217 PKK’lıdan sadece 6’sı, 14 FETÖ mensubundan sadece 2’si için
olumlu yanıt verildi.
61 DHKP-C’liden ise hiçbiri iade edilmedi. Devam eden dosyalarda da
henüz iade karar çıkmadı.
Dosyaları sürüncemede bırakan Batı ülkeleri, 38 PKK’lı, 19
DHKP-C’li, 12 FETÖ’cü ile ilgili başvuruları hâlâ karara
bağlamadı.
Buna karşılık, 36 DHKP-C’liyle birlikte, 150 PKK’lının iade talebi
reddedildi.
Türkiye’nin iadesini istediği terör suçluları için Belçika,
Avusturya, Fransa, İtalya ve İngiltere, bu süre zarfında hiçbir
başvuruya olumlu yanıt vermedi.
Bazı ülkelerin dosyasına tek tek bakalım.
Nadir de olsa olumlu yanıt veren ülkelerden Almanya, son olarak
2007’de, sadece 2 PKK’lıyı iade etti.
67 başvuruyu reddetti, 8 başvuru hâlâ sonuca bağlanmadı.
Avusturya PKK’lılar için 2 başvuruyu reddetti, 3’ünü
sonuçlandırmadı.
Belçika, 20 PKK’lı için yapılan talebi reddetti, 2 başvuruyu
sonuçlandırmadı.
Bulgaristan, 11 başvuruyu reddetti.