Türkiye’de demok- rasinin kökleşme sancıları yaşadığı ilk
yıllardan bu yana asker-sivil ilişkileri hep sorun yüklü
olmuştur.
Demokratik- leşme düzeyi yükseldikçe asker-kamuoyu ilişkisinin
niteliği değişmiştir.
Özellikle son yıllarda önemli adımlar atıldığı rahatlıkla
söylenebilir, AB’ye tam üyelik yolunda alınan mesafeler, Türkiye’yi
buna zorlamıştır.
Asker-sivil ve asker-kamuoyu ilişkilerinin yerli yerine
oturtulmasında, askere ilişkin algının şekillenmesinde basının
önemli bir işlevinin olduğunu da unutmamak gerekir.
İlk Körfez Savaşı’ndan bu yana sıkça görmeye başladığımız şekilde,
ileri demokrasiye sahip birçok ülkenin askeri faaliyetler hakkında
kamuoyunu sık sık bilgilendirdiğine tanık oluyoruz. İlgili
komutanın soruları yanıtlamasına kadar varan uygulamalara
rastlıyoruz.
Türkiye gibi 40 yılını terörle mücadeleyle geçiren bir ülkede
kamuoyunun askeri faaliyetler konusunda bilgilendirilmesi ihtiyacı
doğaldır. Elbette, basınla ilişki sivil otoriteden alınan yetkiyle
yapılmalıdır.
Türkiye örneğinde, başlangıçta tutuk, bilgi saklayan, bürokratik ve
olayları tek açıyla izah eden bir asker-basın ilişkisi
gelişmişti.
Kalıplaşmış açıklamalar, geç gelen yanıtlar gibi yöntemler hem
gerçeğin geç yansımasına hem de haber değerinin düşmesine yol
açıyordu.
Son yıllarda Genelkurmay’da bu durumu izale eden olumlu gelişmeler
yaşandı.
Kuşkusuz bunda sivil otoritenin kararları temel etken.
Bununla birlikte YAŞ’ta kadrosuzluk nedeniyle emekliye sevk edilen
Genelkurmay Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı Tuğgeneral
Ertuğrulgazi Özkürkçü’nün bu sürece katkısı olduğunu
düşünenlerdenim.
Özkürkçü, üniformasının sınırları çerçevesinde mümkün olduğunda
şeffaf, sorulara anında cevap verebilen, konuları arka planlarıyla
aktarabilen ve neyin haber değeri taşıdığı konusunda isabetli
değerlendirmeler yapabilen bir mesai yürüttü. Dolayısıyla
asker-basın ilişkilerinde bir rahatlık yarattı.
6 yıl bu görevi aralıksız yürüten ilk isim olan Özkürkçü, hendek
kalkışması döneminde, Suriye ve Irak’taki sıcak gelişmeler
konusunda Batı standardında bir kamu diplomasisi yürüttü.
Özkürkçü’nün mesaisini beğenenler gibi beğenmeyenler de olabilir,
ancak basının doğru ve hızlı haber alma, dolayısıyla kamuoyunun
sağlıklı biçimde bilgilendirilmesi konusunu doğru kavradığı
rahatlıkla söylenebilir.
Askeriyeyi altüst eden 15 Temmuz hainliğinin birçok sonucu
oldu.
En önemli sonucu askerler hakkındaki yargıları altüst
etmesidir.
Buna rağmen toparlanma sürecinde yine asker-basın ilişkilerinde bir
kopukluk olmaması önemliydi.
Bu geleneğin yerleşerek, Batı standardında sürdürülmesi
gerekiyor.
Haber almak bir insan hakkı, askeri faaliyetler de bu çerçevenin
içinde yer alıyor.
Türkiye, kamu diplomasisinde kurumsallaşmayı hâlâ yakalayabilmiş
değil.
15 Temmuz’dan sonra yediği darbeleri, Batı nezdinde büyük bir lobi
faaliyetiyle tersine çevirmekte bir ölçüde başarılı olan FETÖ’ye
karşı kamu diplomasisinin öneminin tam olarak kavranamadığı bir
gerçek.
Bu noktada askere de büyük görev düşüyor.
Bundan sonrası için küçük bir hatırlatma yapmak
istedim.