Tarihler 20 Ağustos 2012’yi gösteriyordu.
PKK, Gaziantep’in Şehitkamil ilçesinde bomba yüklü aracı
patlattı.
Ramazan Bayramı’nın ikinci günüydü. Otobüs durağında bekleyenler
dahil 10 vatandaşımız vefat etti.
İnfial yaratan saldırıdan tam bir hafta sonra dönemin Meclis
Başkanı Cemil Çiçek, 11 maddelik, “Teröre Karşı Ulusal Mutabakat”
metnini kamuoyuna duyurdu.
Metnin özü; terörle mücadelenin partiler üstü bir devlet sorunu
olduğu ve sadece güvenlik tedbirleriyle mesafe alınamayacağı
yönündeydi.
11 madde; örgüte katılmış herkese silah bırakma çağrısı, terörün
kınanması ve desteklenmemesi, mücadelenin hukuk devleti ilkeleri
içinde yapılması, tüm partiler ve sivil toplumun ortak irade
göstermesi, teröre karşı duruşun demokratik ve barışçı yollarla
gösterilmesi, yeni bir anayasa yapılması, etkin uluslararası
işbirliği geliştirilmesi, Güneydoğu’da ekonomik kalkınma sağlanması
ve güvenlik güçlerinin imkan ve yeteneklerinin geliştirilmesini
içeriyordu.
Metin, “Bu mutabakata taraf olan siyasi partiler ve STK olarak, her
türlü işbirliğine partiler üstü bir yaklaşımla yaklaşacağımızı ilan
ediyoruz. Bütün yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini korumak ve
geliştirmek için birlikte çalışacağımızı beyan ediyoruz” ilanıyla
sona eriyordu.
Hastanedeki o soru
Çiçek’i mutabakatı hazırlamaya iten neden, hastanede yaralıları
ziyaret ederken, bir vatandaşın şu sorusuydu:
“Burada cenazede bir araya geliyorsunuz, Ankara’da niye bir araya
gelmiyorsunuz, bu işlere birlikte bakmıyorsunuz?”
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, “milli seferberlik” ilanını
dinlerken, mutabakat metnini hatırladım.
Çiçek’in açıklamasının üzerinden 5 dakika geçmemişti ki bir
muhalefet sözcüsü “Kendi işine baksın” demişti.
Bu yaklaşım tek neden değildi ama sonuç ortada.
Bu yıl, 20 Ağustos’un 4. yıl dönümünde, yine Gaziantep’te bir kına
gecesi canlı bombayla kana bulandı. 51 vatandaşımız artık aramızda
değil.
Dün siyasetin deneyimli ismi, Ak Parti Ankara Milletvekili Çiçek’le
konuştum.
Cumhurbaşkanı’nın sözleri ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun,
liderler zirvesinin ardından kullandığı, “Terör meselesi bir
partinin meselesi değildir” ifadesinin altını çizdi. Şunları
söyledi:
‘Katkıya çağırıyor’
“40 yıldır var olan terör sorununa bir hükümet meselesi olarak
değil, bir devlet sorunu olarak bakmamız lazım geldiği ortada değil
mi? Eksiktir, fazladır, ancak devlet sorunu olarak kabul
etmediğimizde hükümetin biri gider, biri gelir. Partiler bunu bir
hükümet meselesi kabul etti. ‘Hükümet gider ben gelirim, bu sorun
çözülür’ dedi. 1980 öncesi de aynen böyle söyleniyordu. Bunu
söyleyen iktidar olduğunda ölü sayısı 4 katı, 5 katı arttı. Çünkü
bunu bir devlet sorunu olarak kabul etmedik. Bu bakımdan Sayın
Kılıçdaroğlu’nun açıklaması önemlidir. İkincisi, partiler üstü
mesele olarak bakmamız şart. Üçüncüsü ise terörün dış destekli
olduğunu uzunca bir süre görmedik. Bunun bir vekâlet savaşı
olduğunu şimdi telaffuz ediyoruz. Bir asayiş ve güvenlik meselesi
olarak kabul ettik. Dolayısıyla, Sayın Cumhurbaşkanı’nın topyekûn
seferberlik ilanı çok önemlidir. Toplumun her kesiminin bu
mücadeleye katkısını talep eden ve hepimizin ortak