Uyuşturucu ile mücadele, kamuoyunun gündemine ancak dehşet görüntüleriyle gelebiliyor.
Bir süre konuya odaklanıyor, görüntüler yerini alışkanlığa bırakınca, bir sonraki dehşet görüntülerine kadar olanı biteni unutuyoruz.
Yine benzer bir süreçten geçiyoruz.
2 yıl önce, kamuoyunda yaratılan duyarlılığa paralel olarak geliştirilen eylem planı, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere, Türkiye genelinde bonzai nedeniyle zombiye dönmüş gençlerin görüntülerini unutturdu.
Canla başla uyuşturucuyla mücadele edenleri ancak küçük haberlerde anımsadık.
Kaldırımlarda, parklarda yerlerde sürünen, köprüden atlamaya çalışan, bilinci yerinde olmayan gençlerin görüntüleri gündeme yansıyınca uyuşturucu sorunu bütün gerçekliğiyle karşımıza yeniden çıktı.
Torbacı zenginliği!
Gazetemizin Ankara Haber Müdürü Gökçer Tahincioğlu’nun, konu ile ilgili yazı dizisi dün ve bugün gazetemizde yer aldı.
Okuyunca anlıyoruz ki özellikle emniyet mensuplarının sorunları büyük.
Gece gündüz, sokak sokak uyuşturucu satıcıları ile kullanıcı arasındaki bağı koparmak için çalışan emniyet mensuplarının verdikleri bilgiler inanılmaz.
n Ayda 100’e yakın torbacı tutuklanıyor, bu bir başarı ama ayda 100’e yakın kişi sokakta satıcılığa başlıyor, bu bir başarısızlık.
n Bir gecede bütün torbacılara, kullanıcılara operasyon yapıp, başarıya ulaşsak bile bu kişilerin tedavisi için yer yok.
n Artık sokakta torbacı aramaya da gerek yok. Sosyal medyadan kolaylıkla uyuşturucuya erişilebiliyor. Bu satıcılar ancak ihbarla ele geçirilebiliyor.
n Cezalar caydırıcı, 10-12 yıl ceza alıyor torbacılar. Ancak gecede 300 liralık kazanç için korkmadan bu işi yapıyorlar. Çıkanlar yeniden yapıyor.
Yazı dizisinde görüşlerine yer verilen emniyet mensupları, mücadelenin adli süreçle kazanılamayacağını, tıpkı terörle mücadele gibi, topyekün bir seferberlik başlatılması gerektiğini düşünüyor.
Aksi takdirde, ne kadar mücadele edilirse edilsin sonuç alınamayacağına vurgu yapıyor.
İstanbul Emniyeti, görüntülerin özellikle İstanbul’dan seçilmesinden ayrıca dertli.
4 basamaklı mücadele
İstanbul’un tüm uyuşturucu tacirleri için bir hedef olduğunu buna karşılık mücadelenin çok etkin yürütüldüğüne vurgu yapıyorlar.
Üretim merkezinin İstanbul olmamasına rağmen, uyuşturucunun birçok ülke ve kentten geçerek getirildiğinin unutturulmak istendiğini söylüyorlar.
Bu bakış açısının, Türkiye genelindeki sorunu görmemek anlamına geleceğini vurguluyorlar.
Son derece haklılar.
Emniyet, Türkiye genelindeki mücadelenin kazanılması için 4 basamak belirlemiş.
Maddeye erişimin engellenmesi
Tedavi
Rehabili-tasyon
Topluma kazandırma
Bu ayaklardan sadece ilki, emniyet ve yargıyla doğrudan ilgili.
Emniyet ve yargının yakınması, mücadelenin bütününün kendilerinden beklenmesi.
Yatak sayısının yetersizliğine, tedavi merkezlerinin azlığına vurgu yapıyorlar.
2. Uyuşturucu Şurası
Sağlık Bakanlığı da emniyet ve yargının uyarılarının farkında.
2015’ten bu yana Uyuşturucu ile Mücadele Yüksek Kurulu ve Uyuşturucu ile Mücadele Kurulu, entegre bir sistemle sorunları aşmaya çalışıyor.
Sistem, Dünya Sağlık Örgütü tarafından da beğenilmiş, geliştirilen yöntemler İngilizce’ye çevrilerek, farklı ülkelerin dikkatine sunulmuş.
AMATEM’lerin sayısı, sistem sayesinde 3 kat artmış.
Binlerce kişi eğitimden geçirilmiş.
191 Uyuşturucu İle Mücadele Hattı vasıtasıyla, kimliğini gizleyerek tedavi olmak isteyenlere bile imkan sağlanmış.
Bu eylem planının geliştirildiği 1. Uyuşturucu ile Mücadele Şurası’ndan 2 yıl sonra, 2. Uyuşturucu ile Mücadele Şurası kısa süre sonra toplanacak.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un koordinesinde yapılacak şurada, sorunun tüm tarafları çalıştaylar yapacak.
Eylem planları revize edilecek, sorun çok yönlü olarak tartışılacak.
Şuranın hazırlıklarını da yürüten Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz’ın yazı dizisinde yer alan açıklamaları gösteriyor ki Türkiye zamanında müdahaleyle bu görüntüleri ortadan kaldırabilir.
Avrupa ülkelerinde en az bir kez uyuşturucu kullanım oranı yüzde 30 ila 40’larda seyrederken, Türkiye’de bu oran yüzde 2,7.
Ancak görülüyor ki uyuşturucu üretimi artık evlerde bile mümkün.
Gençlerin erişimi eskisine oranla daha kolay.
Sosyal medya, sokaklar, büyük bir risk.
Bu nedenle sadece elini taşın altına sokanların çağrı yaptığı dönemlerde değil, sürekli olarak toplumun tüm kesimlerinin uyanık olması şart.