Türkiye, memuriyete alımlarda merkezi sınav sistemine
geçildiğinde rahat bir nefes almıştı.
Uzun yıllardır devam eden, “Adamı olan işe girer” sistemi geride
kalacak, hak eden, hak ettiği kadroya yerleşebilecekti.
Maalesef sistem kısa bir süre içinde alarm vermeye başladı.
Kurulan sistemin merkezinde yer alan ÖSYM, sınav sorularının
çalınması, yapılan hatalarla çalkalanıyordu.
FETÖ ile mücadeleye girişildikten sonra ortaya çıktı ki sınav
sorularının çalınması, sızdırılması ÖSYM’nin yaptığı hemen her
sınavda gerçekleşen bir rutin.
Öyle ki soruların çalınmasına ilişkin soruşturmayı yürüten o
dönemki savcı, halen FETÖ firarisi.
O savcıların bazılarının yakınlarının, FETÖ’nün firari imamı Adil
Öksüz’le sürekli temas halinde olduğu bile ortaya çıktı.
Böyle bir dönemin yaşanmasının ardından, gençlerin umudunu diri
tutmak için başta ÖSYM olmak üzere sistemin baştan sona revize
edilerek sağlam temellere oturtulması zaruriydi.
Ancak 15 Temmuz’dan bu yana bir yıl, FETÖ ile mücadeleye
başlanıldığı 2013’ten bu yana 4 yıl geride kalmasına rağmen,
başarılamadı.
Hatalar
zinciri
2010’dan bu yana bakıldığında sistematik olarak ÖSYM odaklı
skandalların sürdüğünü görüyoruz:
2010’da KPSS Eğitim Bilimleri sınavında 500 aday tam puan aldı.
Sınav birincileri arasında evli çiftler, kardeşler ve arkadaşlar
olunca sınavın kısmen iptaline karar verildi.
2011 YGS’de 20’den fazla sorunun iki ayrı şifreye göre doğru
çözülebildiği ortaya çıktı.
2012 KPSS’de 2. oturum devam ederken iki farklı kaynaktan sabah
oturumunda sorulan sorular internete düştü.
2013 TUS’ta itiraz üzerine altı soru iptal edildi, iki sorunun
yanıt şıkkı değiştirildi. Mahkeme, 11 soruyu daha iptal
etti.
2015 YGS’nin ardından, ÖSYM’nin soruların yüzde 20’sini
açıklamasına rağmen, bilinmeyen bir kaynaktan internete sorular
yüklendi.
2016 LYS Fen Bilimleri oturumunda yer alan, “kimya” testinde önceki
senelerde görülen şifreleme skandalının bir benzerinin olduğu
ortaya çıktı.
Yarımağan
sonrası