Türkiye’nin sadece bugün değil, geçmişten bu yana en tartışmalı
alanlarından biri, yargı.
AB’yle yürütülen müzakerelerin göbeğinde dün de bugün de hep yargı
ve verilen kararlar var.
Bu nedenle yargının meselelere bakışı, tutumu büyük öneme
sahip.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra yargıda sarsıcı gelişmeler
yaşandı.
Birkaç yıl öncesine kadar gündeme damgasını vuran davaları yürüten
hâkim ve savcılar başta olmak üzere 4 bine yakın yargı mensubu
meslekten ihraç edildi.
İhraçlar ve tutuklamalar Anayasa Mahkemesi’nden, en ücradaki ceza
mahkemesine kadar uzandı.
Yargıdaki boşluğun doldurulması için de Adalet Bakanlığı seri
önlemler almaya çalıştı.
Bütün bu çalkantıların içerisinde de projeler yürütülmeye devam
edildi.
Ankara’da dün ve önceki gün bu projelerden en önemlilerinden
birinin toplantıları vardı.
Adalet Akademisi’nin Avrupa Konseyi ile birlikte yürüttüğü, “Türk
Yargısının İfade Özgürlüğü Konusunda Kapasitesi’nin Güçlendirilmesi
İzleme Araştırması” konulu bu çalışma aslında 2 yıldır sürüyor.
2 yıl sonunda geçtiğimiz ocak ayında, çeşitli periyotlarla
eğitimlere katılan hâkim ve savcıların, yüksek yargı mensuplarının
bin 104’ü ile bir izleme araştırması yapıldı.
Fikir özgürlüğü araştırması
Ankara Haber Müdürümüz Gökçer Tahincioğlu’nun bu konudaki haberi
dün gazetemizde yer aldı.
Çalışma kapsamında, ifade özgürlüğüyle ilgili önermelerde
bulunularak, hâkim-savcılara, yüksek yargı mensupları ve Adalet
Bakanlığı bürokratlarına önermelere katılıp katılmadıkları
soruldu.
Türkiye’de taraflı olup olmadığı tartışılan AİHM’yi taraflı bulan
yargı mensuplarının oranı sadece yüzde 15 çıktı.
Hukuk fakültelerinde ifade özgürlüğü eğitimin yetersiz olduğunu
düşünenlerin oranı ise yüzde 79.
Yöneltilen önermelerden biri,”Terörist eylemi övmek ya da meşru
göstermek amacı taşımayan ifadeler rahatsız edici, şoke edici bile
olsa ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir” şeklinde.
Bu önermeye yargı mensuplarının yüzde 56’sı “katılıyorum-kesinlikle
katılıyorum” diye yanıt verdi.
Türkiye’de bu konuda yürütülen tartışmalar düşünüldüğünde, AİHM’nin
en önemli kriterlerinden biri için yüksek oranda yargı mensubunun
“destekleyici” olduğu görülüyor.
Bir diğer önerme, “Nefret söylemi sayılabilecek ifadeler
kısıtlanabilir. Ancak bu, herhangi bir kültürel ya da dinsel inanca
ya da uygulamaya yönelik her türlü eleştirel ifadenin rahatsız
edici ya da şoke edici bile olsa yasaklanabileceği anlamına
gelmez.”
İlk derece mahkemelerindeki hâkim-savcıların yüzde 44’ü
katılıyorum, yüzde 12’si kesinlikle katılıyorum derken, yüksek
yargıda, “katılan-kesinlikle katılan” oranı yüzde 58, bölge adliye
mahkemelerinde yüzde 56 oldu. Bu başlığa Adalet Bakanlığı
bürokratlarının ise yüzde 33’ü “katılmıyorum” dedi. Toplamda ise,
“katılıyorum-kesinlikle katılıyorum” oranı yüzde 44’te kaldı.