17-25 Aralık süreci, 15 Temmuz darbe girişiminin işaret fişeğiydi.
O süreç, önemli siyasi aktörler ve geniş kitleler açısından sadece cemaat-hükümet kavgası olarak algılandı.
Bu nedenle, 15 Temmuz 2016’ya kadar geçen sürede, Fetullahçı örgütle mücadele hem kimi noktalarda akim kaldı hem de bu örgüte yönelik toplumsal duyarlılık en üst seviyeye çıkarılamadı.
Bu nedenledir ki 15 Temmuz kimileri için asla öngörülemeyen, apansız bir darbeydi, kimileri içinse sürpriz değildi.
Ardından 15 Temmuz darbe girişimi yaşandı. Akla hayale gelmeyen tarzda bir kalkışmayla karşılaşan devlet aygıtı ve halk büyük bir travma yaşadı.
Son bir yıldır, bu şok dalgası atlatılmaya çalışılıyor.
15 Temmuz darbe girişiminin panzehiri, 7 Ağustos’taki Yenikapı buluşmasıydı.
HDP eksiğiyle de olsa bütün siyasileri milyonlarca vatandaşın karşısında bir araya getiren Yenikapı buluşmasının ivedilikle üretmesi gereken dört dinamik vardı.
Bir, darbecilerle ve arkasındaki güçlerle hukuki zeminde mücadele. İki, Türkiye’nin süratle normalleşmesi. Üç, siyaset başta olmak üzere ayrışma, kutuplaşma ve gerilimi azaltma. Dört, bu badirenin verdiği fırsatla demokratikleşme yolunda epeydir ötelenen reformist adımları bir an önce atma.
Yenikapı’yla yenilenen siyaset, bu olanağı gerektiği gibi kullanamadı.
O gün oluşan “Yenikapı ruhundan” şimdi geldiğimiz nokta, önceki gün Meclis Genel Kurul kürsüsünden ifade edilen, “kontrollü ruhlarla bir aradasınız” cümlesidir.