Ankara, Trump’ın işbaşına gelmesinin ardından Obama’nın özellikle
son döneminde Türkiye-ABD ilişkilerinde yaşanan gerilimin bir
ölçüde aşılabileceğini hesaplıyordu.
Buna karşılık, Türkiye’nin kırmızı çizgileri konusunda Obama’nın
hayaletinin iki ülke ilişkilerinin seyrini belirlemeye devam ettiği
bir süreç yaşanıyor.
Türkiye-ABD gerginliğinin temel parametreleri herkesin malumu.
Genelde Suriye, özelde Kuzey Suriye’ye ilişkin Obama
politikasızlığının negatif sonuçlarını en çok yaşayan ülkelerin
başında Türkiye yer aldı.
Ankara, ABD’nin PYD’nin silahlı kolu YPG’yi düzenli orduya
dönüştürme politikasının değişmediğine ve değişmeyeceğine acı
biçimde tanık oldu.
2 milyar 200 milyon dolarlık silah
Trump’ın başkanlığı devraldıktan sonra attığı ilk imzalardan biri 9
Mayıs’ta YPG’ye silah verilmesi kararıydı.
Sonuç; 3 bin TIR’a yakın silah. Pentagon’un bugüne kadar verdiği
silah tutarı, 2 milyar 200 milyon dolar. ABD, yargı üzerinden
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve dolayısıyla Türkiye’ye baskı
kurmayı seçti.
Rıza Sarraf davasına hükümeti bulaştırma çabaları, Cumhurbaşkanlığı
korumalarına ilişkin sorunun bağlamından çıkarılması, ABD
Kongresi’nde Erdoğan karşıtlığının bireysel muhalefetin çok üstüne
çıkan bir boyuta gelmesi, ABD Adalet Bakanlığı’nın Fetullah
Gülen’in iadesi konusunda yerinde saymakta ısrar etmesi, ABD’nin
baskı politikasının diğer ana başlıkları.
Bu gerilimin vardığı nokta, ABD’nin sıradan vatandaşların
mağduriyetine yol açan bir adım atmakta beis görmemesi anlamına
gelen, vize başvurularını askıya alınması kararına kadar
ulaştı.
ABD diyorum çünkü ABD Büyükelçiliği’nin tek başına böyle bir karar
alması mümkün değil.
Nitekim dün Cumhurbaşkanı Erdoğan da Sırbistan’da yaptığı
açıklamalarla buna işaret etti. Ardından da dün geç saatlerde ABD
Dışişleri Bakanlığı’ndan, kararın Beyaz Saray’la koordineli bir
şekilde alındığı duyuruldu.