Türkiye geçen yıl 47.1 milyar dolarlık cari işlemler açığı verdi. Açığın 32.9 milyar doları net enerji ithalatından kaynaklandı. Eğer Türkiye enerjiyi ithal etmeseydi, açık 47.1 milyar dolar değil, 14.2 milyar olacaktı. Gayri safi yurt içi hasılaya oran olarak ise yüzde 5.5 yerine yüzde 1.7’lik bir açıktan söz edecektik. Bu boyutta bir açık Türkiye’yi kırılgan ekonomiler sınıfının dışına taşırdı. Bunlar cari açık hikâyemizin “eğer” kısmı. Bir de realite var. O da büyümek ve üretmek için bu kadar enerjiyi dışarıdan ithal etmek zorunda olduğumuz. Enerji ithalatını kısa vadede azaltmanın tek yolu daha düşük büyümeyi kabullenmektir. Enerji fiyatlarındaki artış sadece dış dengeyi olumsuz etkilemekle kalmıyor aynı zamanda enflasyonu da yukarı çekiyor.
Küresel fiyatlar
Bu çaresizlik içinde işimiz küresel enerji fiyatlarının seyrine kalıyor. Orası oldukça karışık. Petrol fiyatları 2008 ile 2018 yılları arasında 26 dolar ile 145 dolar arasında dalgalandı. Çok geniş bir bant. Brent petrolün varil fiyatı 2008’de 145 dolar ile zirveyi gördü. 2016 Ocak’ta ise 26.55 dolarla son 13 yılın en düşük düzeyindeydi. Son jeopolitik gelişmelerin etkisiyle şimdi 70 doların üzerinde seyrediyor. Oysa orta vadeli programdaki hesaplar fiyatların 55-60 dolar bandında seyredeceği varsayımına göre yapılmıştı.