Enflasyon sanıldığından daha yapışkan çıktı. Ocak ayındaki bu yılın ilk yazısında “Türkiye’nin önünde olumlu baz etkisinin yarattığı, bozulan enflasyon bekleyişlerini iyileştirmek için bir fırsat penceresi var” demiştik. Beklentimiz, ocak ayı ve onu izleyen 3-4 ay boyunca geçen yılki sıra dışı yüksek aylık artışların yerini daha makul ve tarihsel ortalamalara yakın rakamların alması ve bunun yaratacağı aritmetik etkiyle yıllık enflasyonun gerilemesiydi. Öyle de oldu. 2017 sonunda yüzde 11.92 olan TÜFE enflasyonu “fırsat penceresi” dediğimiz dönemde geriledi ve mart sonunda yüzde 10.23’e kadar indi. Yıllık enflasyonda 2018’in ilk 3-4 ayındaki düşüşün 2016 ve 2017’de bozulan bekleyişleri düzeltmek ve ekonominin aktörlerinde “enflasyon düşüyor” algısı yaratabilmek için iyi bir fırsat olabileceğini düşünüyorduk ama olmadı.
Yılbaşından bu yana enflasyondaki toplam yüzde 1.69 puanlık düşüş önemlidir ancak bekleyişleri düzeltecek ve “enflasyon düşüyor” algısı yaratacak boyutta değildi. Dün Merkez Bankası’nın mart ayı enflasyon gelişmelerini değerlendirdiği raporunda öne çıkardığı noktalar da bu görüşü destekliyor. Merkez Bankası çekirdek enflasyon göstergelerindeki ana eğilimin bir miktar gerilese de hâlâ yüksek seviyelerini koruduğuna dikkat çekiyor. Kurdaki ve petrol başta olmak üzere emtia fiyatlarındaki gelişmelerin üretici fiyatlarını artırdığını ve bunun ise tüketici fiyatları üzerinde maliyet kaynaklı baskı yarattığını anlatıyor.