Bu hafta Exim-bank’ın davetlisi olarak Tokyo’daydım. İhracatçılara verdiği finansman desteğini ilk 11 ayda döviz bazında yüzde 16 artıran Türk Eximbank daha fazla destek verebilmek için “roadshow”daydı. Aynı günlerde Türk balıkçılık ve tavukçuluk sektörünün temsilcileri de Tokyo’da Japon pazarına daha fazla mal satmanın yollarını arıyordu. Birçok ülkede buna benzer manzaralarla, elde çanta ihracat bağlantısı yapmaya çalışan Türk iş adamlarıyla karşılaşmak mümkün.
Bu dinamizme rağmen Türkiye ilk 10 ayda 61.2 milyar dolar dış ticaret açığı verdi. Geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 32’nin üzerinde bir artıştan söz ediyoruz. Bu demektir ki dış ticaret tarafında bir sorun var.
İhraç ettiğimiz malların katma değerinin düşük olması gibi bir meselemiz olduğunu ifade etmeyen kalmadı. Ama ihracatın yapısıyla olduğu kadar ithalatın da yapısıyla ilgili ciddi bir sorunumuz var. İlk 10 ayda ihracat her şeye rağmen yüzde 10’un üzerinde artmış artmasına ama ithalat yüzde 16.5 ile daha hızlı artmış. Hep aynı döngüyü yaşıyoruz. Ekonomi biraz durgunlaşınca ithalat hız kesiyor, canlandığında ise doludizgin artıyor. Sorunun ne olduğunu anlamak için ticaret açığı verdiğimiz ülkelere bakmak yeterli.