Birkaç günlüğüne anneme kaçtım.
Hem yeni yılı birlikte karşılamak hem de özlem gidermek için.
Ve sırf onunla vakit geçirmek için de söz verip kalemi, klavyeyi bir kenara bıraktım.
Ama tabii ara ara da olsa gündeme gözüm kaydı.
Zor tuttum sözümü yememek için ama neredeyse Eda Taşpınar’ın sosyal medya hesabından paylaştığı şu rezil fotoğraf için bozuyordum.
Tek sebebi namı-ı değer “İkoncan” olan Taşpınar’ın şuursuzluğu değildi tabii.
Ondan çok onun o şuursuzluğuna sahip çıkanlar beni delirtti.
Sanki kadın evinin bir kenarına yaptırdığı dekorunun önünde poz vermiş gibi; “Ne var canım bu fotoğrafta? Türkiye laik bir ülke! Kim nerede istiyorsa orada istediği fotoğrafı verir!" ya da "Camide nikah kıyılırken fotoğraf çekildiğinde, pasta kesilip, üflendiğinde ve boy boy fotoğraflar çekildiğinde mabede saygısızlık olmuyor da bu fotoğraf mı oluyor?” mealinde ipe sapa gelmez yorumlar…
Ya da; “Orası cami değil, mescid” şeklinde bir garip savunmalar!
Samimiyetle söylüyorum...
Çünkü yaşadığı toprağa, o toprağın binlerce yıldır sahip olduğu bir inancın ibadet mekanlarının manasının dahi ne anlama geldiğini bilmeyen insanlarla bir arada yaşıyor ve hatta bir kısmı ile tanışıyor, aynı ortamda nefes alıyor olmaktan utandım!