Sandığa gitmeye çok az bir vakit kaldı ama sinirler de iyiceee gerildi. Artık askerin şafak sayması gibi gün sayar olduk hep beraber. Neden? Çünkü atmosfer çok kötü. Tahammülsüzlük, hoşgörüsüzlük ve saygısızlık diz boyu! Kimden olursa olsun. Hangi tarafta olursa olsun kimsenin farklı bir düşünceyi duymaya, dinlemeye sabrı kalmamış artık! Ben de bu tahammülsüzlük ve saygısızlıklardan bolca nasibini alanlardanım. Hem de sık sık! Neden çünkü beni seven, takip eden, izleyen kesimle zaman zaman ters düşen fikirler, tezler ortaya sürüyorum.
Önceki akşam da yine böyle bir şey oldu. aHaber'de % 100 Siyaset'te medeni bir tartışma yaşadık. Hararetli ama tatlı bir tartışma... Üniversiteden de hocam olan Profesör Burhan Kuzu ile seçim gündemi üzerine tartışırken hocam; "HDP barajı kesinlikle geçmemeli!" şeklinde bir ifade kullandı. Ben de buna iki şeyden dolayı itirazımı dile getirdim. Birincisi şu: Bir partinin hele hele iktidar partisinin kullanacağı argüman "HDP barajı geçememeli" olmamalı! İkincisi ise, köşemi takip edenler iyi bilir. Ben ta en başından HDP'nin barajı geçmesi konusundaki tavrımı belli ettim. Onların mecliste olmasını gönülden isteyen bir gazeteciyim. Çünkü düne kadar çözüm sürecinde el birliği yapılmış ve çözüm için muhatap alınmış Kürt siyasetinin temsilcisi pozisyonunda olan HDP'nin meclis dışında kalmasının gelecekte sıkıntı doğuracağına inanıyorum.