Biliyorsunuz dün yine salıydı, yani mutat grup toplantılarının yapıldığı gün. Demiştim ya daha evvel de, işimin gereği elimden geldiğince kaçırmamaya çalışıyorum liderlerin haftalık konuşma periyotlarını. Dün de hayli esip gürledi liderler ve tabii çoğunlukla da birbirlerine sert göndermelerde bulundular. "Hangi lider kime ne dedi, kim kimi sözleriyle ezdi geçti", bunlarla ilgili yorum yapmayacağım. Zira gazetecilik açısından bol malzemeli olduğu düşüncesiyle bazı meslektaşlarımın çok hoşuna gidiyor olsa da bu ateşli ve hiddetli salı konuşmaları, beni geriyor. Gazeteci olmasaydım, izler miydim bu grup konuşmalarını aynı şekilde bilmiyorum, ama şu bir gerçek ki salı günü bir sendroma dönüştü artık bu memlekette. Siz de fark ettiniz mi bilmiyorum, ama ben aile yakınlarımda, arkadaşlarımda filan "Kim daha okkalı konuşacak, hangi lider kime hangi ifadelerle sataşacak" beklentisiyle salıya başladıklarını görüyorum.
Biliyorsunuz, sabah 11.00 gibi başlıyor liderler konuşmaya ve o ana kadar gayet sakin, dingin olan sosyal medya araçlarında bir anda patlama yaşanıyor. Liderler konuştukça onlardan yana ya da karşı olan insanlar da sanki grup toplantısının içindeymişçesine coştukça coşuyor, ağzına geleni, aklına düşeni hiç muhakeme etmeden yazıyor.
Tabii biri bir şey yazıyor, ötekisi ondan daha ağırını yazıyor, öbürü daha da ağırını yazıyor ve sonra bir bakıyorsunuz ki liderlerin konuşmalarında öne çıkan mesajların altında binlerce ağza alınmayacak küfür, hakaret almış başını gidiyor.