Söz konusu Filistin Davamız olduğunda, 21 Temmuz 2017 tarihinde kaleme aldığımız; ‘’Mescid-i Aksa şovla ve sloganla korunamaz!’’ başlıklı yazımızda da belirttiğimiz tespitleri de bir kez daha hatırlayarak acı bir gerçeğin altını tekrar çizmek gerekiyor; ‘’Kuddüs olan Allah’ın (cc), çevresini bereketli ve huzurlu kıldığı nazlı şehir Kudüs-ü Şerif’te yer alan Mescid-i Aksa Harem-i Şerifimizde, Osmanlı Cihan Devleti yıkıldığı, Halifeliğin kaldırıldığı ve Devrimlerle İslam Medeniyetinin Devrildiği günlerden bugüne hep kan var, zulüm var, gözyaşı var, ızdırab var’’ gerçeğiyle yüzleşmeye devam etmekteyiz maalesef.
Evet o çile, ızdırap ve zulümlerin karşısında; Devlet-i Ali Osman’ın zevale uğramasıyla, 9 Aralık 1917’de İngiliz işgal manda yönetiminin işgal ettiği ve 1946’da İngilizlerin yönetimi Birleşmiş Milletler’e devretmesiyle 14 Mayıs 1948’de BM’de yapılan bir oylamayla İslam Coğrafyası’nın kalbine bir hançer gibi saplanan Siyonist İsrail Rejimine karşı 106 yıldır süren kanlı ve kahpe işgalin karşısında da...