Üç kıtaya adaletle hükmetmiş bir ecdadın torunları olarak muhteşem bir medeniyetin bakiyesi üzerinde yaşıyoruz. Her fırsatta dediğimiz gibi; bu topraklarda olmamız öylesine bir durum değildir. Efendimiz (sav)’in manevi işaretiyle geldiğimiz Anadolu’da, İstanbul’un fethiyle bir ahtapotu andıran Bizans’ın sömürü kollarını kesmek bize nasip olmuştu. Fetihten itibaren Orta Anadolu, Bilad’uş Şam, Mezopotomya, Kuzey Afrika ve taa Hindistan’a kadar insanlığı sömüren Batılıların zulüm ve sömürü yolları, adalet kılıcımızla kesilivermişti. Osmanlı her alanda ihya ettiği medeniyetini de, sağlam ekonomi temelleri üzerine kurmuş, adil paylaşım ve üretim merkezli örnek bir sosyo-ekonomik yapı inşa etmişti! Ta ki kapitülasyonlara kadar. Ticaret alanında bazı gruplara tanınan imtiyazların sonu, Yahudi Galata Bankerleri sürecine taşıdı bizi. Adaletten ve kamu malının korunması hassasiyetinden uzaklaşan bürokrasinin o günlerini ise meşhur şairimiz Fuzuli; ‘’Selam verdum! Rüşvet değildur diye almadılar!’’ sözüyle özetliyordu. Kaçınılmaz olan yıkım sonrasında;
1. ve 2. Dünya savaşları akabinde ayağa...