Yaratıcımız, Yaşatıcımız ve Yöneticimiz Allah’ımıza hamd; Önderimiz, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a) Efendimize, tüm Peygamberlerimize, izinden gidenlere, Ehlî Beyti’ne, Ashabına, canımız Ana ve Babamıza, Allah (c.c)’ın ilke ve inkılabı İslam’a tabi olan Mü’min kardeşlerimize, Din ve Vatan muhafızı Şehid ve Gazilerimize salat ve selam olsun!
Bizi yoktan var eden, varlığından haberdar eden, bize bu imtihan dünyasında yol haritası olarak Kur’an-ı, rehber olarak Muhammed Mustafa’yı ikram eden, yaratan, yaşatan ve yöneten Allah’ımıza sonsuz hamd-u sena olsun! Bizi insan olarak yaratan, akıl veren ve diğer sayısız nimetleriyle rızıklandıran Allah’ımız kadar kullarına kim ikram edebilir? Kim ihsan edebilir?
Bunca sayısız nimetlere rağmen; “Bazı insanlar o kadar nankördür ki, Rabb’i ona güç, servet, sağlık ve benzeri nîmetler bahşederek kendisini imtihân edince, bunun gelip geçici bir zevkten ibaret olduğunu ve asıl ikramın Ahirette verileceğini göz ardı ederek aptalca bir gurura kapılır ve “Ben ne kıymetli bir kulmuşum...