Yaratan’dan ötürü yaratılana sevgi ve merhamet, imanımızın alametidir. Bu yaratılan ister insan, ister hayvan, isterse bitki olsun fark etmez. Dinimiz İslam; yolda yaralanıp acı çeken bir kedi ve köpeği hastaneye yetiştirmek adına Cuma namazına yetişemeyip evinde namazını kılan mü’minin daha fazla sevap kazanacağını müjdelemektedir.
Oğlumuza kız, kızımıza damat adayı seçerken servetini, şöhretini değil önce yaratıcımız Allah’a ve sonra da tüm yaratılanlara sevgi, saygı ve merhametini araştırmalıyız. Sevgi, saygı ve merhamet ölçüsüyle kurulan yuvalarda boşanma depremi ve nesil erozyonu olmaz.
Beldemize, şehrimize ve ülkemize idareci seçerken ve atarken sevgi ve merhamet ölçüsüne daha da çok dikkat etmeliyiz.
İslami Devlet Başkanı Hz. Ömer’in (r.a) Vali tayin ettiği kişinin, merhametsizliğini görünce görevine derhal son verme olayından ders almalıyız. Kararnamesini yeni almış bu kişi, Hz.Ömer’i çocuklarla oynarken görünce şaşırarak; “bunlar sizin çocuğunuz mu?” diye sorar. “Hayır değil. Neden sordunuz?” diye cevap verince “Ey müminlerin emiri, benim dokuz evladım var. Hiçbirini sizin gibi sevmedim. Kucağıma dahi almadım. Onlarla oynamadım. Bunun için şaşırdım” deyince. Hz.Ömer, “Kendi ailesine ve çocuklarına merhamet etmeyen, halkımıza merhamet etmez. Senden yönetici olmaz. Seni görevden alıyorum” diyerek elindeki valilik kararnamesini alır ve yırtar. Tüm aile fertlerimiz, işçimiz, işverenimiz, memurlarımız ve yöneticilerimiz olarak bize örnek olacak bir hayat yaşamış bu asrı saadet yıldızlarının izinden gidenlerden olmalıyız.
Yazın şehrine gelip kışın uçamayan leylekleri tedavi etmek için hastane kuran bir merhamet medeniyetinin mirasçıları olduğumuzu asla unutmamalıyız.