1920’de İslam’a ve Halife’ye bağlılık yeminleri, dua ve salavatlarla, namus sözüyle açılan ilk Meclis’ten sonra; çoğunluğunun sonradan anlaşıldığı üzere sabataist ve dönmelerden oluştuğu ortaya çıkan İkinci Meclis’ten itibaren ‘’Batılılaşma’’ adı altında İslam Medeniyetimizin değerlerine topyekûn savaş açıldığı karanlık bir zulüm dönemi başlatıldı!
Alimlerin bilhassa idamlarının infazı için Ankara Ulucanlar Cezaevine (Ulu Can, ulu kişilerin yani saygın alimlerin can’larına kastedildiği için bu isimle anılır) doldurulduktan sonra binlercesinin asıldığı bu karanlık zulüm ve ihanet dönemi 1950 yılına kadar devam ettirildi.
İşte bu karanlık dönemlerde yaşanan zulümler sebebiyle Medine-i Münevvere’ye hicret eden merhum Ali Ulvi Kurucu Hocamızın ‘’Deccaller Döneminin’’ sona ereceğini müjdelediği bir hatırasını, Merhum Mehmed Kırkıncı Hocaefendi’nin ‘’Hayatım Hatıralarım‘’ adlı kitabında yer verdiği şekliyle o günlerin halet-i ruhuyesini daha iyi anlamak adına buyurun birlikte...