Şair Attila İlhan; ''İstanbul'un siluetinden minareleri çıkarttığımız taktirde onun herhangi bir Avrupa kentinden farkının kalmayacağını'' söyler. İstanbul, ancak minareleriyle İstanbul'dur. Camilerimiz, İstanbul'un mühürleridir...
Uzun yılların hayali ve aslında gereksinimi olan Taksim Camii'nin kapıları, çok şükür ki, en sonunda açılabildi. 1950'lerden itibaren ha kuruldu ha kurulacak bir beklenti olan, her seferinde siyasi engellere takılan, kah CHP'nin kah sıkıyönetim darbelerinin mani olmasıyla yapımına bir türlü başlanamayan Taksim Camii nihayet şerefelerinden taşan tekbirlerle ''İstanbul'un orta yeri''nde arzı endam etti...
Taksim'de Ağa Camii (yapımı 1596) ile İstiklal'in başlangıcındaki küçük minareli mescitten başka cami olmayışı, büyük bir ihtiyacın karşılanamayışı anlamındaydı. Özellikle Cuma günleri, cuma namazı kılanların karda yağmurda, cadde üzerine taşan görüntüsü, tarihi mirasıyla düşünüldüğünde, İstanbul'a hiç yakışmıyordu. Artık cad