Baudrillard'ın kavramsallaştırdığı ''ayartma'', dijital çağda uğradığımız- maruz kaldığımız bir durum. Aslında, durum'dan çok, bizi çepeçevre kuşatan, yön veren bir fanus gibi de düşünülebilir... İnsan, ayartılmaya açık bir varlık. Kubbealtı Lügati'nde; Kandırılıp aklı çelinmek, baştan çıkartılmak, doğru yoldan saptırılmak olarak tarif ediliyor; ayartılmak. İnsanın hakikati yitirmesi, pusulasını şaşırması gibi bir şey bu... İmgenin, gerçeğin yerini alış serüveni veya modelin aslını yutması, kopyanın hakikatin önüne geçmesi, sanal olanın hayatın atan nabzını önemsiz hale getirişi macerası bu... Bizler, yani ayartılmışlar, dünya karnavalında dönüp duran şaşkınlar...
''Milenyum'' anonslarıyla kutlanan 2000'ler, gerçekliğin anlamının altüst edilerek, yerine yapay olanın ikame edildiği bir dönemi başlatmıştı. Gerçeğin gücünü elinden alarak onu buharlaştırma, yerine yenisini, ''değişim'' veya ''iyileştirme'' adı altında ikame etme illüzyonu, her taraftan maruz kaldığımı