2008'de, Prof. Berin Engin'in Cem TV'deki konuşmasından bir parça: ''...aslında ben ona türban demeyi de kendime yediremiyorum, çünkü o örtündükleri şey çuldur, çul diyorum ben...''
Çirkin bir kibir, sahte bir yabancılık hatta asla gizlenmeyen bir tiksinmeyle söylenmiş bu cümleyi, ''...evet, evet... Çuldur. Çul'' diye coşkuyla onaylayan bir siyasetçi: Kemal Kılıçdaroğlu...
TDK sözlüğünde ''çul'' kelimesi için iki anlam verilmiş: ''Kıldan ya da yünden kabaca dokunmuş hayvan örtüsü veya, genellikle keçi kılından yapılmış, yere serilen ya da çadır olarak kullanılan kaba dokuma, anlamları var...
Sayın Kılıçdaroğlu bugün helalleşmekten, barışmaktan ve özgürlükten, saygıdan bahsederken, acaba örtülerimizi hangi gözle görmektedir? Çatıya serilen kaba-saba kıldan örtü mü, yoksa hayvanların sırtına üşümemeleri için atılan çul mu? Hangisi?
Sizin barışmak istediğiniz çul, hangisi sayın Kılıçdaroğlu?